Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Prekarya, ücret esnekliğini bütün gücüyle hissetmekte. Aldığı ücretler daha düşük, daha fazla değişiklik göstermekte ve bu ücretlere ne olacağını kestirmek de daha zor. Ücretlerde yaşanan değişikliklerle prekarya içindeki kişilerin ihtiyaçları arasında olumlu bir korelasyon kurmak olası değil. Prekarya içindekilerin normalin üzerinde finansal ihtiyaçları olduğu, örneğin hastalık ya da aile ile ilgili bir problemin ortaya çıktığı dönemlerde, elde edilen gelir de muhtemelen ortalamanın altındadır. Kredi piyasalarının işleyişi de prekarya içindekilerin ekonomik belirsizliğini daha da artırmaktadır. Borç alma maliyeti daha yüksek olduğu gibi -ki bu durum prekaryaya kredi vermek konusundaki güvensizliği yansır- söz konusu kredilere ulaşma ihtiyacı da bir o kadar yüksektir. Hal böyle olunca açgözlü bankerlerden sürdürülemez oranlarda yüksek faizlerle ve gerçekçi olmayan ödeme takvimleriyle borç almak kaçınılmaz olur.
İletişim Yayınları
Küreselleşme ile beraber ücretlerden sosyal haklara doğru gidişat tersine çevrildi. Maaşlı kesim, çalıştıkları şirketlerin sağladığı bir dizi hak ve imtiyazı -ikramiyeler, ücretli sağlık izni, sağlık sigortası, ücretli tatiller, kreşler, sübvanse edilen ulaşım ve barınma- koruyup üstelik bunların üzerine koyarken, giderek daralan 'çekirdek kadro', bunları azar azar kaybetmeye başladı. Prekarya ise bunlara zaten sahip falan değildi. Ücret esnekliği prekaryayı işte böyle şekillendirdi. Özellikle sanayileşmiş ülkelerde, işverenlerin çalışanlara ödediği katkı payları ve sağladığı birtakım hak ve hizmetler, emek maliyetlerinin önemli bir kısmını oluşturmaktaydı. Çindistan'dan gelen bu rekabet karşısında şirketler, üretimi fabrika ve ülke dışına taşımak yahut iş gücünün daha fazla bir kısmını prekaryaya, yani birtakım haklardan mahrum geçici işçilere dönüştürmek suretiyle bu maliyetleri üzerinden atmaya başladı. İşte bu emeğin yeniden metalaşması oluyor zira yapılan işin karşılığı daha çok, parasal ücret üzerinden veriliyor ve bu durum, istihdamın rastlantısal doğası ve rekabetin arzulanması ile de birbirini tamamlıyor.
İletişim Yayınları
Reklam
Her ne kadar eşit olmasa da kapsamlı bir toplumsal dayanışma sistemi yaratan, emek yanlısı toplumsal sigorta biçimleri devlet tarafından ortadan kaldırılır ve yerine de aynı sisteme denk bir şey konmazsa, alternatif dayanışma biçimleri yaratacak bir mekanizma kalmaz. Böyle bir sistem yaratmak içinse bir istikrar ve öngörülebilirlik hissi olması gerekir. Bunlardan ikisinin de bulunmadığı prekarya ise kronik belirsizliğe tabidir. Sosyal güvenlik, ancak aşağı ya da yukarı hareketlilik veya kazanç sağlama veya kayıplar yaşama ihtimalinin kabaca eşit olduğu bir ortamda gelişir. Prekaryanın büyüdüğü ve toplumsal hareketliliğin sınırlı olduğu ve azaldığı bir toplumda sosyal güvenlik gelişemez.
İletişim Yayınları
İnsanlar zihinsel olarak güvensiz ve stresli oldukları gibi ya eksik istihdam edilmiş durumdalar ya da gereğinden fazla iş yapıyorlar. Emeklerine yabancılaşmış durumdalar, kendilerini dışlanmış hissediyorlar ve davranışlarında hem net olamıyorlar hem de umutsuzlar. Sahip olduklarını kaybetmekten korkanlar sürekli olarak engellenmiş hissederler. Sinirli olurlar ama bu sinirlilik hali genelde pasif bir durumdur. Prekaryalaşmış zihin, korkudan beslenir ve korkuyla motive olur.
İletişim Yayınları
Birden fazla işi aynı anda yapanlar, odaklanmakta, gereksiz ve dikkat dağıtıcı malumata kapılarını kapatmakta güçlük çektikleri için prekaryanın başlıca adaylarındandır. Zamanı kullanma biçimlerini kontrol edemeyen ve stresli hayatlar yaşayan bu tip insanların gelişmeye açık bir zihin kapasitesinin yanında uzun-dönemli bir perspektifle kendine dönük öğrenme algısı da köreliyor.
İletişim Yayınları
Prekaryalaşmak, güvencesiz bir varoluş içinde yaşamaya neden olan baskılara maruz kalmak ve bu deneyimlerin içinden geçmek demektir ve iş ya da hayat tarzı ile elde edilen güvenli bir kimlik ya da gelişme hissi yoktur. Bu anlamda maaşlı kesimin bir kısmı prekaryaya doğru sürüklenmekte.
İletişim Yayınları
Reklam
Medeni haklar (yasalar önünde eşitlik; suç ve fiziksel zarardan korunma), kültürel haklar (kültürden faydalanmak konusunda insanlara eşit erişim ve toplumun kültürel hayatına katılım hakkı), sosyal haklar (emeklilik ve sağlık hizmetlerine eşit erişim), ekonomik haklar (gelir getirici faaliyetlerde bulunma konusunda eşit yetki), siyasi haklar (herkese oy kullanma, seçimlere katılma ve toplumun siyasi hayatına katılma hakkı). Dünyada sayıları giderek artan pek çok insan, bu hakların en azından bir tanesinden faydalanamıyor ve nerede yaşıyor olursa olsunlar, vatandaş sayılmaktan ziyade kısmi vatandaş grubuna ait olarak hayatlarını sürdürüyorlar.
İletişim Yayınları
Yirmi birinci yüzyıl, bir tarafta giderek daha fazla zenginleşen insanlar, bir tarafta işsizler, bir başka tarafta kısa çalışma süreleri ile iş bulup düşük gelir elde eden insanların yaşadığı toplumların yüzyıl olacak. Bir başka ifadeyle, toplumlar düşük eğitimli insanların yaptıkları işleri yapan robotlar, Karl Marx'ın burjuva ve proleteryaları ve Guy Standing'in perakaryalarından oluşan toplumlara dönüşecek. Orta sınıf bütün dünyada kaybolacak. Bu gelişme büyük olasılıkla çatışmaların artmasını, uluslararası savaşların uluslar içi savaşlara dönüşmesine getirecek.
Sayfa 142
"Farklı bilgi, deneyim ve öğrenme biçimlerine sahip bireylerden müteşekkil bir toplumdan, pek çok insanın toplumsal olarak kurulmuş ve çabucak edinilmiş, orijinallik ve yaratıcılıktan ziyade grup onayına dayalı görüşlere sahip olduğu bir topluma doğru gidişat var. Ortalık sürekli 'kısmi dikkat' ve 'bilişsel' yetersizlik gibi havalı terimlerden geçilmiyor".
"Bu dijital dünyanın tefekkür ya da düşünmeye hiç saygısı yok"
309 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.