Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu haberi dikkatle okuyunuz!!! diken.com.tr/kitap-okurken-c... Hani demişler ya ''Ne insanlar gördüm giyecek elbiseleri yok,ne elbiseler gördüm içinde insan yok.'' diye.İşte tekrar aklıma geldi.
Günün en güzel haberi... Enpara üyeleri babil.com da 3 ay boyunca her ay 100 tl ye kadar olan kitap alışverişlerinde %50 para iadesi alıyor. Kitaplardaki ortalama %20 lik indirimlerde eklenince çok cazip oluyor bence yararlanmak isteyenler linke bakabilir... babil.com/Main/Home/PageC...
Reklam
ben cumartesilere aşığım. aslında şöyleydi: pazartesi günü neşeli, haftasonunun sarhoşluğunu üstümden atamamış, tatlı bir keyif içinde oluyordum. kendi kendime gezmeye gidiyor,evde annemle sohbet ediyor, akşamları gülüp anlatıyordum. salı günü yavaş yavaş düşüş başlıyordu. evde oturup kitap okuyor, sıkıntıyla dolaşıyor, dalıp dalıp gidiyordum. çarşamba, perşembe yanıma yaklaşılmıyordu. cuma yeniden heyecanlanmaya, gelip gelmeyeceği haberini beklemeye başlıyordum. ve eğer geliyorsa yine canlanıyor, cumartesi sabahı da neredeyse günışığıyla yataktan fırlıyordum. sanki bir gün önceden düşünmemiş gibi yeniden ne giyeceğimi bulmaya çalışıyor, aynanın karşısında birini giyip ötekini çıkartıyor, yine yüzümü beğenmiyor, saçlarımı topluyor, bozuyor, dağıtıyor, örüyor böyle öğlene kadar kendi kendime uğraşıp duruyordum. ne garip! onun bütün bunlardan hiç haberi bile olmadı. belki de böylesine aşık olunan hiçbir erkek, onların akıllarına bile gelmeyecek küçük ayrıntılar için ne çok çaba harcadığımızı bilmez. eğer, hayatınızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca 2 şeyden birini seçmek isterdim. biri, o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken... öteki, bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün... herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu. ama aslında bu kadar basitti işte: birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın... başucumda müzik / kürşat başar
"BİR PİRİNÇ TANESİ" Ben beş yaşında idim. Babaannem rahmetli pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi aramaya başladı. Sağa bakıyor sola bakıyor bulmaya çalışıyor.... Çocukluk işte 'aman babaanne' dedim. 'Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya yorulmaya değer mi?' Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı öfkeyle
KESİNLİKLE DOĞRU BİR YAKLAŞIM.... Çocuğunuz; – Varsın, bir çivi bile çakamasın...ama, dersleri iyi olsun. – Varsın, omuzlarda cenaze taşıyanlara bön bön baksın...ama, matematiği düzgün olsun. – Varsın, evin çalan telefonuna cevap veremesin...ama, notları yüksek olsun. – Varsın, eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın...ama, fen lisesine
SÖYLEYECEK SÖZ VAR MI Kİ? Cerrahın telefonu çalar, arayan hastahane sekreteridir. Buyurun sizi dinliyorum. Sayın hekim, ağır hasta var, acele bütün işinizi bırakın gelin. Geliyorum deyip hekim telaşla yola düştü. Hekimi hastahanede hastanın babası hışımla karşıladı: Benim oğlum ölüm döşeğindedir, ne için bu kadar geç kaldınız? Sizin kendi oğlunuz olsaydı yine böyle yapar mıydınız? Cerrah gülümsedi: Bana haber verilir verilmez acelece geldim. Bir de unutmayın ki, hayat ve ölüm Allah'ın elindedir. Cerrah ameliyat odasına dahil oldu. Ameliyat iki saat sürdü. Cerrah odadan çıkıp koridordaki babanın yanından sakince geçip gitti. Ardından yardımcı hekim çıktı. Babaya oğlunuz yaşayacak dedi. Baba bir an sevindi, sonra yine hiddetlenip dedi: Bu cerrah çok kötü ve insafsız bir adam. Ne vardı yani, çıkarken bana iyi haberi o verseydi. Yardımcı hekimin gözleri doldu ve adamı hayatı boyunca pişmanlığa sevk edecek olan şu cevabı verdi: Cerrah çok güzel insandır. Onun oğlu otomobil kazasında bugün vefat etti. Biz onu defin merasiminden çağırdık. Oğlunun defin merasimini yapamadan sizin oğlunuzun şifasına vesile olmak için hastahaneye geldi...
Reklam
Ankara okuma grubunun kasım ayındaki toplantısından biraz önce döndüm.Esasen birkaç saat kalıp kaçmayı düşünüyordum çünkü bu hafta kritik bir haftaya giriyorum (vize haftama). Lakin ortamın havası -gerçekte soğuk olmasına rağmen mecazda sıcak olunca- kolay kolay kopamadım. Bu ay için belirlediğimiz kitapları -Fareler ve İnsanlar,John Steinbeck ve Ray Bradbury'nin Fahrenheit 451'ini- uzun uzadıya konuştuk, tartıştık, sorularımızı cevapladık. Okurken göremediğimiz detayları diğer arkadaşların anlatımlarında fark ettik. Ve hemen ardından yanımızda getirdiğimiz kitapları birbirimize ödünç verdik. (Ben yanımda getirmemiştim ama bir sonrakine birkaç tane getirebilirim unutmazsam.) Ve ardından birkaç saatlik sohbetimiz bal tadında sürdü de sürdü. Kısacası çok keyifli, (yok bu olmadı, ''Çok çok keyifli, tatlı, güzel, hoş, nacizane bir toplantı'' gerçekleştirdik.) Ankara grubunun Kasım ayındaki toplantısına katılan herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum. (Tek tek isim de yazardım da şimdi hitapta kusur etmeyelim.) İçinde bulunduğum bulantılı zamanlarımda ve kapımı çalmak üzere olan ara sınavlarım öncesinde moralimin çokça yükseldiğini söyleyebilirim. Bugünüme keyif kattığınız için sağ olun, var olun efendim. Dip Not: Haberi bekleyemedim. :) Dip Not 2: Bu iletiyi on beş dakikadır yazıp silerek tereddütte kaldım ama yazmasam içimde kalarak yazık olacaktı duyguma.
kadincinayetleri.org Amacı: Medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin haritalaması (Hakkında Yazısı'nı aşağıda aynen paylaşıyorum.) ''Hemen her gün en az bir kadının öldürüldüğü, üçüncü sayfa haberi olarak gündemden hızla düştüğü Türkiye’de kadın cinayetleri konusundaki resmi veriler de maalesef birbirini tutmuyor. Kurumların şeffaf olmayan
"İyi ki öğretmenim" dedirten, başıma gelen tatlı bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.Küçük bir kasabada okul öncesi öğretmenliği yapmaktayım.Öğrencilerime okula geliş ve gidişlerinde annelerinin yanında kardeşleri de refakat ediyorlar.Bu esnada küçük kardeşlerin sınıfın önüne gelip meraklı gözlerle içeriyi süzüşleri gözümden kaçmıyor.Onlarla hemen iletişime geçiyorum, o an için elime geçen küçük şeylerden hediyeler veriyorum.Vakit müsaitse o meraklı gözlerin hevesli bakışlarına yenik düşüp biraz sınıfta vakit geçirmelerine izin veriyorum.Hal böyleyken,ders esnasında kapı açıldı ve gelen evde sıkılmış küçük kardeşlerden bir tanesi,tereddütlü gözlerle: -Öğretmenim,ben geldim,kendim geldim... -Nasıl yani annenin haberi yok mu? -Yok,kaçtım geldim ben... -Tamam geç otur bakalım. Sonrasında annesini aradım; -"Küçük oğlunuzdan haberiniz var mı?" diye sordum. -Onu arıyoruz dedi telaşlı kadın. -Peki aramayın o burada,kendisi geldiğini söyledi o yüzden aradım. -Tamam hocam biraz kalsın çıkışta ikisini alayım,olur mu? dedi. Kabul etmiştim. Çıkış saati iki çocuğunu da almaya gelen kadına dedim ki: -Okuldan kaçıp eve gideni duymuştuk da evden kaçıp okula geleni ilk defa gördük... Daha neler göreceğiz vesselam...
Nazan Bekiroğlu'nun La'sından bölümler seçtik 1. Kimi zaman şeytan dokunmuş düşünü hayra yoramayan Havva,kimi zaman af dileyerek kırk yıl göz yaşı döken Adem gibiyim. 2.Ama O gizli bir hazineydi.Daha fazla bilinmek,farklı bir nazarla seyredilmek istedi. Yaratmaya devam etti. 3.Hele hele kendisine öğretilen isimlerin arasında öyleleri
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.