Gece yarısı , karanlık bir bozkırda
Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
İçinde onca insan , içinde dünya ...
Soluk soluğa , demirden bir ırmağa mahkum
Ve bilmeyen sonsuzluk nedir ,
Haklı olan kim bu kargaşada ?
Ateş ve su, yaşam ve ölüm , irin ve şiir
Ucu bucağı olmayan bu çığlığın
Ortasında nasıl barışılabilir ?
Anlamak isterim , hangi yasa
Bir beşikle bir darağacını
Aynı ağaçtan , ne adına var edebilir ?
Sorular sormak için geldim dünyaya
Yasım acıların yasıdır
Boynumu üzgün bir çiçek gibi kırıp da
Yollara düştüğümde , başımda deniz köpüklerinden
Ya da sabah yellerinden bir taçla
Yürüdüğüme inanırdım - yanılırdım
Geceyi günle , acıyı sevinçle kardığım
Bu söylencenin bir yerinde durakladım
Ve anlatamadım, konuşamadım bir daha...