Sosyal sınıflar savaşında, üsttekilerin iki cephe kurulmaması için harcadıkları çabalarla bütün Medeniyet Tarihi dolup taşmış bulunuyor.
Bütün insafsız sömürülerle insanları iki düşman kampa ayırmış olan kurtlar, her zaman kuzu postuna bürünürler ve "suret'i haktan" görünürler. Her insanın Adem ile Havva'dan doğduğu öğretisi altında, hemen "Beş parmak bir mi ki, kardeşler bir olsun!" ihtari pusu kurar. Sanki kardeşlerin kaşı, gözü, boyu bosu meseleymiş gibi, sosyal eşitsizliği kanserleştirenler, göz göre göre soyup soğana çevirdiklerine, kimi bayağı, kimi bilimcil hep aynı mavali okurlar:
"Hepimiz bir güneşin altında çamaşır kurutmuyor muyuz? Öyleyse, can kardeşi, kan kardeşi eşitleriz. Sakın ola birbirimizin, kafasını kıralim, ama hatırına toz kondurmayalım. Yoksa, maazallah, güneş Batidan
doğar, katır doğurur, Deccal çıkar, Dünya batar. Ey züğürtler zibidiler, uymayın Şeytana: Tanrı sizi züğürt yaratmış. Zengin ne yapsın. İşin en korkunç yanı, bu son dediklerinin doğru oluşudur. Teker teker, her Üst Sosyal Sınıf kişisi, kendi durumundan niçin sorumlu olsun? "Allah" yahut "Toplum" onu öyle "YARATMIŞTIR". Züğürt kişi, milyonerden doğsaydı, Egemen eğitim ve öğretimle büyüseydi, başka türlü mü davranabilirdi?.. vb. vb... Yani, kör kuvvetlere bağlanmış sosyal determinizm bile, alt sınıfların aleyhine kanıt kapıları açar.