Eşek dili yazar, kurşun döker, çarpıntı keser, "fiili cimaın en efdali" ni, İbrahim Hakkı Efendi Marifetnamesi'ne göre salık verir, muhabbet tılsımları yapar, muskaları yazar ama kedisi hiç mi hiçbirine inanmazdı...
Nesine gerekti Halkçılık, ya da Demirkıratlık...İkisi ortası kalmakla ne kızı verir ne de dünürü küstürürdü. Yedi düvelle barışık olmak usulüne daha iyi geliyordu.
...Cenab-ı Allah'a tevekkül olmalıydı,deldiği boğazı aç komazdı elbette, ama elinde değil, tevekkül olsa bile işin ucu kendisine dokununca tevekkül mevekkül uçup gidiyordu. Sonra Cenab-ı Allah'ın pek öyle deldiği boğazlarla da ilgisi yoktu galiba.Her yıl Çukurova'ya binler, on binlerle ırgat gelirdi. Hepsi de Cenab-ı Allah'ın deldiği boğazlardı. Böyle olduğu halde, çoğu iş bulamaz, sürüm sürüm sürünür,yaşlılar, bebeler açlıktan bir deri bir kemik sürünürler, derken Otegeçe'deki mezarlığa yem olurlardı.Otageçe'deki mezarlığa yem olanlar Cenab-ı Allah'ın dediği boğazlar değil miydi...?