ben bu şiire yaşanmamış denizlerimi
ben bu şiire gidilmemiş ülkelerimi
ben bu şiire utanmazca çalınmış emeklerimi ellerimden uçup gitmiş yıllarımı ben bu şiire koydum a dostlar
"...
sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!
neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler,
sokaklarla atar nabzı
kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı...."
Bu şehirde, Büyük İskender'in hakimlerinden Yunanlı Filkos gümüş madeni bulduğundan İskender'e şehri imar ettirmiştir. Sonra Gürcüler'in eline geçmiştir. Sonra Azerbaycan hükümdarı Uzun Hasan'ın eline düşmüş, Uzun Hasan Şah ise Fatih'le Tercan Ovası'ndaki savaşta yenildiğinden kale, Fatih Mehmet Han'ın eline geçmiştir. O asırda burada olan gümüş madeni hiçbir diyarda yoktu. Şehire o zaman "Gümüşhane" denilmiş ise de Osmanlı Hanedanı Defterhanesinde "Catha" yazılmış.
Kimseciker kalmamış
bağlarda bahçelerde
Sokaklar öyle yıkık
Sıvalar öyle Dökük
Kapılar yaslı
Kimler ölür böyle hergün
Ne tükenmez gözyaşı bu
Gelenlere sevinmeye vakit yok
Gidenlere diz dövmekten.