“Ben özgür bir insanım, içimden ne gelirse yapabilirim” dedi biri. “Ya içinden bir şey gelmiyorsa!” dedi diğeri.
Seni özgür kılacak olan yegâne imkan, Kusursuz'a teslim olarak içindeki kusurlardan kurtulabiliyor olmandır.
Etrafta yıkayacak su varsa, ellerini her kirlettiğinde o suyla yıkayabilirsin. Ama etrafta yıkayacak su yoksa, elinin kiri senin mahpushanen olabilir.
“Özgürlük, bir durum olan 'hürriyet'in değil, bir eylem olan 'ihtiyar'ın karşılığıdır. İhtiyar ile kastedilen, pek çok değil, fakat sadece iki şık, yani iyi ve kötü arasında yapılan seçimdir. Çünkü ihtiyar kelimesinin anlamı 'hayr'a bağlıdır. Dolayısıyla ihtiyar, iki alternatif arasında daha iyi olanı seçmektir. Özgürlük sorunu açısından bu nokta son derece önemlidir; zira iki seçenekten kötü olanı seçmek ihtiyar, yani özgürlük değildir, zulümdür” diyor Nakib el-Attas.
Bir de şunu düşünün; baş dönmesinden muzdarip bir pusula ne hisseder?
Yolunu yıldızlara bakarak bulanlar hiç kaybolmaz. Yolunu bulmak için tabelalara muhtaç olanlar içinse, yanlış konmuş ya da hiç konmamış bir tabela her şeyin sonu olabilir.
“Geceleyin karanlıkta/ Yıldız tuttum gök içinde/ Işığını sana vurdu/ Bir gül açtı yüreğinde” diyor sevgiyle Ülkü Tamer, 'Geceleyin'de.
Hatırladığı her iyi ve güzel şeyi, zaten hiç unutmamış olan insanlar da var.
“Susuzluğunun farkında olmayana” dedi meczup, “ne çölden bir ibret çıkar, ne bir vaha hayat verir!”
KelimelerKitap