Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kapital 1.cilt
Kapital 1. Cilt nihayet bitti. Kitap ile ilgili söyleyecek birçok konu var. Bunlardan matematik ve iktisadi konuları daha önceki kitap yorumlarında yetkin okur arkadaşlar yapmış zaten. Ben izninizle, beni etkileyen olaylar üzerinden bir yorum paylaşmak isterim. Çok kötü şartlarda olan çalışma ortamları, gece uyuduğu yerin havasızlığı ve pisliği sebebiyle hayatını kaybeden işçiler, çok düşük miktarlara saatlerce çalıştırılanlar, çalışma yaşının 7 ile 9'dan başlaması, kadın ve kız çocuğu işçiler, savaş şartları, açlık, yoksulluk değil yokluk, bunun gibi daha nice olumsuz koşullar işçinin insan değil enerjisi bitene kadar kullanılıp, ki buna 7 yaşında çocuklar dahil, enerjisi bittiği zaman bir atık gibi bir kenara atılması dahil emperyalist ve kapitalist sistem çarkları arasında ezilen nice hayat... Oyunun tüm kuralları kendilerince verilmiş bir sistem. Örnek olarak bir veri paylaşmak isterim kitaptan: Britanya'da bulunan 3217 kömür madeni bulunmakta ve bu madenleri denetlemek ve teftiş etmek için sadece 12 müfettiş bulunmakta, bu da bir madene kontrol sırasının 10 yılda bir geldiğini göstermekte. İnsana verilen değerin bir iplik makarası kadar olmadığı, insanın bu kapital sistemde sadece çarkların dönmesi için sadece yakıt olarak görüldüğü bir karanlık çağ olarak insanlık tarihinde yer etmiştir. Kitabın matematiği yanı sıra böyle bir sosyolojik tarafı da bulunmakta.
Surinam 'da hayat şartları nelerdir?
Fed'in faiz indirimini beklemem... Bilançosuna bakarım...🤔 Bilanço büyüyüp, faizleri ister sabit bırakıp isterseler de tekrar yükseltmeye başlasınlar "BENİM İÇİN FAİZ İNDİRİM SÜRECİ BAŞLAMIŞTIR." derim ve işime bakarım... Matematikte gölgeleme olabilir. Genel kabul görmüş şeyler de olabilir.🤣🥶 İndirim olması için illa düşüş mü yapmaları gerekiyor...🤫🤔 Senin karşında paralı asker mi var? Piyasa ne derse o tarzda konuşan plaza Türkçesi konuşan biri mi var?🤣 Faiz -zaman kazanmanın- içindeki eksiklerini gidermekti değil mi?
Reklam
Büyük Merhamet Yarışının Kahramanı: Togo
Birçok hayvan türü, binlerce yıldan beridir insanlara eşlik etmiş; sadakat, sevgi ve bağlılığı ile insanların kalplerini fethet etmiş ve insan hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Homosapiens’in evcilleştirdiği bu ilk türlerinden biri de köpektir. Köpek, tarih boyunca insanlarla derin bağlar kurmuş ve insan topluluklarında önemli roller üstlenmiştir. Tabi insanlar için sadece evcil bir hayvan değil, aynı zamanda insanların güvenliğini sağlamıştır. Gözlerindeki sadık bakışlar, koşulsuz sevgi, insana birer dost ve yol arkadaşı olmuştur. 1925’te sert bir kış yaşanırken solunum sistemini hedef alan oldukça bulaşıcı bir bakteriyel enfeksiyon olan difteri salgını, Alaska’nın küçük kasabası Nome’u kasıp kavurdu ve bu salgın yüzünden çocuklar ölmeye başladı. Söz konusu Alaska olunca, iklim şartları dolayısıyla, bu salgın yüzünden umutlar hiç de iç açıcı değildi. Hayat kurtarabilecek bir serum vardı ama Nome'da bu serum bulunmuyordu. İşte Togo ve sahibi Seppala'nın macerası böyle başlar. Videonun tamamını aşağıda verdiğim linkten izleyebilirsiniz. YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın. youtu.be/r6VwLS5kaJ0?si=...
Annemmm
Kaderde ne varsa o yaşanırmış çaresiz .Halen anneye hasret var cok uzağımda .Çocukken çok yanımda olamamişsin anlıyorum hayat şartları anneannem lerde büyümüşüm,ama annemin içini burkan şey yastığımın adının Hülya oluşu.. 😅😪
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.
ASR-I SAADET İslam Tarihi, Peygamber Efendimizden (s.a.v.) itibaren; Asr-1 Saâdet devri, Hulefa-i Raşidin, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar gibi farklı dönemlere ayrılmıştır. Bu devirlerin başında yer alan Peygamber Efendimizin (s.a.v.) devrine âlimler, huzur ve mutluluk manasına gelen "Asr-ı Saâdet" ismini vermişlerdir. Asr-1 Saâdette, Ashab-ı Kiram efendilerimiz onun rehberliğinde, dinimizin bütün emirlerini anlamaya çalışmış, yaşamış ve yaşatmışlardı. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) eğitim ve terbiyesinden geçmiş olan Sahabi efendilerimiz, İslam'a gönülden bağlanmışlardı. İhlasla Allâhü Teâlâ'ya ibadet etmişler, Peygamber Efendimize de (s.a.v.) gönülden bağlanmışlardı. Zikirlerini, fikirlerini, ruhlarını, düşüncelerini ve yaşayışlarını Peygamber Efendimizin (s.a.v.) istediği gibi şekillendirmişlerdi. Kur'an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye, onların hayatlarına yön veren rehberleri idi. İnandıkları İslam davasını her şeyin üstünde tutuyorlardı. Dinleri uğruna mallarını, hatta canlarını feda etmede zerre kadar tereddüt etmiyorlardı. Bu inanç ve yaşayışa sahip olan zatlardan oluşan İslam toplumunda, kalbi birlik ruhi ahenk, dayanışma, yardımlaşma ve kaynaşma hakimdi. Ekonomik olarak hayat şartları pek yüksek değildi ama zaten onlar lüks ve israfı sevmezlerdi. Farklı ilimlere dair sistemli eserler yazılmamıştı ama asıl bilgiye yani vahye sahip çıkmış, ilmin önem ve değerini gayet iyi anlamışlardı. Adliye sarayları, mahkeme salonları yoktu ama "Hırsızlık yapan, kızım Fâtıma da olsa gereken cezayı verirdim." buyurarak adaletten asla taviz vermeyen bir peygamberleri vardı.
Reklam
" Hayat şartları sizinkinden daha iyi olanlara değil , daha aşağı olanlara bakınız. Bu , Allah 'ın üzerinizdeki nimetini hor görmemeniz için daha uygundur. (Müslim, "Zühd", 9; Tirmizî, "Kıyâmet", 58)
Kubilay: Hayat anlamsızlık / boşluklardan mürekkep. Mehmet: Hayır değil. Anlamı insan verir. K: Sosyal şartları hafife alıyorsun. İnsan bir dünyaya, topluma doğar. Bebekliğimden itibaren maruz kaldıklarımdan ibaretim ben. M: Hem evet hem hayır. Zaten insan olmanın keyfiyeti de buradan tütüyor. Toplumdan aldıklarını süzgeçten geçirdikçe kendin oluyorsun. K: Allah aşkına, şu sokaklara bak. İnsanlar geçim derdindeler. Siz kendi durumunuz buna müsait olduğu, yoksulluktan etkilenmediğiniz için koltuklarınızdan atıp tutuyorsunuz. M: Tamam bu konuda da nispeten haklısın ama senin bu düşüncen determinizme, kaderciliğe falan çıkıyor. Öyleyse ekonomiyi, sosyal ortamı bu hale getirenlere hiç değinmeyelim mi? K: Fildişi kulesinden konuşmaya gerek yok bence. Pratik çözümler üzerine konuşalım, bundan sonra teoriye geliriz. M: Sen Kant’ın hapını yutmuşsun ben sana diyeyim. K: Ne alaka ya? M: O da tüm düşüncesini pratik üzerinden kuruyor da ondan. Deneyimi esas alır, ondan geriye doğru gider. Zaten materyalizmin köklerini o yüzden onda ararlar. K: Valla ben Kant falan bilmem. Basitce ifade ediyorum. Sen zaten karşı çıktığın düşüncenin bile yüce olmasını dileyerek adımlarını atıyorsun. M: İyi madem, şimdilik susayım. Yine konuşuruz.
Mehmet Toprak
Mescid-i Aksa Muhafızlarından Musa Hicazi ile Türkiye’den İsrail’e giden ticaret gemilerini konuştum. Gelen gıda ürünlerinin Yahudi ve Müslümanlara ulaştığını söylemekle birlikte Gazze açlıkla kıvranırken marketlerde Türk mallarını görmek istemiyoruz dedi. Bizler zaten yokluğa alışkın olan bir halkız. Daha azıyla yetinerek hayata tutunabiliyoruz. Türkiye ticareti keserse buradaki birçok ürünün fiyatı artacak. Mesela şu an 7 Şikel olan domatesin kilosu 20 şikele çıkacak. Yahudiler bizim aksimize rahatlığına ve zenginliğine çok düşkün bir millettir. Hayat şartları pahalandığı anda Netanyahu üzerinde baskı kuracaklar. Bu da Gazze’ye yönelik saldırıların azalmasına hatta durmasına zemin hazırlayacak diyor. Doğu Kudüs’teki Müslümanlara inşaat yapma ruhsatı verilmediğinden dolayı çelik ve çimentoya zaten ihtiyaçlarının olmadığını, Batı Şeria’da ise inşaatların durma noktasına geldiğini söylüyor. Peki bunlar nerede kullanılıyor dediğimde ise Yahudilerin inşaatlarında ve silah yapımında kullanıldığını söylüyor. Ezcümle Türkiye’den İsrail'e giden gemiler hem devletimizin algısını zedeliyor hem de Filistinliler nezdinde itibarımızı sarsıyor. Bir an önce bu gemilerin durdurulması lazım.
1.090 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.