Üzüm Yemek mi, Bağcıyı Dövmek mi?
Hayat, niyetlerin savaş alanıdır. Niyetler, görünmez ama hissedilir; sessiz ama etkili. İnsanın niyeti, eylemlerinin pusulası, kaderinin mimarıdır. “Üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?” Bu, sadece bir tercih meselesi değil, aynı zamanda bir karakter testidir. Hayat, bazen bizi niyeti kötü olanlarla karşı karşıya getirir. Onlarla yaşamayı öğrenmek, bir sanattır. Bu sanat, sabır gerektirir, anlayış gerektirir, hatta bazen göz ardı etmeyi gerektirir. Çünkü bazı savaşlar, savaşmadan kazanılır. Bazı zaferler, sessizlikle elde edilir. “Ben bununla yaşamayı öğrendim,” diyen biri, aslında en büyük dersi almıştır: Kontrol edemeyeceğin şeyler için savaşma. Niyeti kötü olan biriyle mücadele etmek, genellikle boşa kürek çekmektir. Onun yerine, iyi niyetini koru, üzümün tatlı suyunu iç ve bağcının emeğini takdir et. Ben, bu gerçeği gözlemledim,yaşadım ve kabullendim. İnsanın niyeti iyi değilse, ona yapacak bir şey yoktur. Çünkü niyet, kalbin derinliklerinden gelir ve orada saklanır. İyi niyet, güneş gibi aydınlatır, kötü niyet ise gece gibi karartır.Öğrendim ki, niyetler ne kadar karanlık olursa olsun, üzümün tatlı suyu her zaman akar. Bu yüzden, bağcıyı dövmekle meşgul olanlar, asla üzümün gerçek tadını bilemezler. Benim kalemimin niyeti üzüm yemek olanların yanında. Benim sözlerim, bağcıyı koruyan, üzümü sevenlerin sesi.
Peyami
Peyami
Hayat; söğüt ağacı gibi mütevazi, kibrinden arınmış, çevresini sınırlandırmış, ailesini kendine ömür suyu yapmış, bir müddet sonra sonsuz bir hiçliğe hapsolacağını bilen, gelip geçiciliğinin keyfini süren kula anlamlıdır.
Reklam
Kendime Sorular?
Kendimizi çoğu zaman unuturuz. Hayat sel suyu gibi alıp bizi oradan oraya götürür. Dikkatimiz hep dışarıdadır. Olup duran olaylar, insanlar, düşüncelerde dolanır durur…Ya ben? Kendi iç dünyamla, doğamla temasım? Kendi kalbim? Nefesim? Öz bakımım? Yaşam beni oradan oraya savururken, kendimi nasıl unutmam? Bu teması nasıl korurum? Bana ne ve kimler yardım eder? İçimde deli sorular??🤔📚☕️
"Çünkü güneş yalnızca umut edebilme kabiliyetine sahip insanların yüzü suyu hürmetine doğar..
Bir memleket düşünün; taşı, toprağı, havası, suyu bereket Biz bu memleketin çocuklarıyız ve bu memleket güzelleşsin diye de her şeyi yapacağız.
MUTLULUĞUN DOKTORU
Anne, iki heceye sığdırılmış ya da sığdırılmaya çalışılmış olan kocaman bir dünya, dünyam. Yeryüzündeki en kutsal görevi üstlenen, karşılıksız seven, mutluluğun simgesi olan Anneyi ne kalemler yazabilir ne de türküler dile getirebilir... Her çocuğun ilk öğretmeni olan Anne, bizlere; yürümeyi, koşmayı, konuşmayı, sevgiyi ve en önemlisi de saygıyı öğretendir. Anneler bizim kanatsız meleğimiz, solmayan çiçeğimiz ve gönüllere taht kurmuş en değerli hazinemizdir. Anne en iyi günde tenimizde mutluluğun parfümü, en zor günde ise çölde bir vaha'dır. Tarifsiz aşkı simgeleyen tek varlığımızdır. Kiminin hayat suyu, kiminin yaşam balonudur. Yeri ve değeri bu dünyaya sığmayacak ve sığdırılamayacak olandır Anne. Ey bu kalbimi sevginle kuşatan Annem. Duy beni, satırlarda haykıracagım sevdiğimi. Sen benim kimseyle bölüşemediğim ekmeğim, en susamış halimde içtiğim suyum ve sen benim hayatımın en anlamlı ve en güzel baharısın. Senin bana olan sevgini asla bilemem ama sen sana olan sevgimi öğrenmek istersen eğer kum tanelerini saymanı istiyorum. Seni duygularımın en güzeliyle seviyorum. Bedenimin üzerine toprak dolana kadar yaşayacaksın bende...
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.