BABASININ OĞLU CAN YÜCEL
Can Yücel'in ilk gençlik yılları Ankara'da geçmişti. Babasının Milli Eğitim Bakanlığı sırasında, o da liseye gidiyordu. Babası, sabahleyin makam aracına binip görevine yollanırken, delikanlı Can, tabana kuvvet, okula kadar yürüyordu. Oğlu yürüyerek okula giderken, kendi arabasına binip gitmeyi içine sindiremeyen Hasan Âli Bey, onu da yanına almak isterdi. Kimi günler okula geç kalma pahasına babasının makam aracına binmek istemez; yürümeyi yeğlerdi Can.
Babası, oğlunun bu tutumu karşısında dayanamadı bir gün:
"Oğlum, bu arabaya binmek ayıpsa, ben de binmeyeyim bundan sonra!"
"Yok" dedi Can Yücel. "Neden ayıp olsun? Sen Bakan'sın. Bakan olduğun için vermişler o arabayı sana.Benim ne işim var?"
Kar kış, yağmur çamur... Bir kez bile babasının makam aracına binip okula gitmedi o insan evladı! Ayak izleri Ankara'nın yollarını süslüyordu.