Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
X mi Y mi bilmem Bizim kuşak iyi bilir
BEN ÇOCUKKEN... - Çamaşır yıkama günlerini nedense hiç sevmezdim. Annem plastik kırmızı eldivenlerini takınca içimi bir sıkıntı basardı. Merdaneli çamaşır makinesinin uğultulu sesi bir an önce bitsin diye dua ederdim. Bu sıkıntının sebebini hala bulabilmiş değilim. - Evde sadece sabit telefon vardı çocukluğumda. Her çalış ayrı bir heyecandı. O
Babama...
Yine canım sıkkın bir şeylere, Yine boğazıma düğümlendi yokluğun. Evet Baba, her gülüşümü, her mutluluğumu, her sevincimi olduğu gibi hüzünlerimi de sana anlatmayı seviyorum ben galiba. Galiba en iyi sırdaşım sensin benim, şu hayatta. Gözyaşlarımı hiç düşünmeden dökebiliyorum ayak uçlarına, ağlarken hiç utanmıyorum varlığından. Evet
Reklam
Ey erkek kardeşlerim. Eğer hakiki manada yeri göğü inleten bir kadının elinde diriliş olacak evlatlar büyüsün istiyorsanız; Eşinize o şekilde davranınız. Çünkü herkes ona nasıl davranılıyorsa ister istemez o hale bürünür. Ve bilin ki asla ama asla Ezilmiş kadınlar şahsiyetli çocuklar yetiştiremez. Şehit Muhsin yazıcıoğlu onca dava arasında dahi hanımına şu satırları yazarak onu nasıl başına taç ettiğini aleme duyurmuştu. Kırağı vurmuştu hüzün bahçelerime Solan sevgilerime bin sevda kattın Kara saçlarına kaderimi bağladım Buğulu gözlerinde ben, mutluluktan ağladım. Koskoca cihan padişahı Abdulhamid han bir defa çorabını giydiren eşine 7 defa "hakkını helal et hanım" demiştir. Böyle değer gören hanımlar yakmışlar cihan ateşini Ancak aciz, zavallı erkeklerin eliyle hor görülen, aşağılanan, dövülen, ezilen kadınlar ise kendi yaralarını saramamışlardır ki ümmete faydaları olsun. Hepsi melenkolik şekilde, gördükleri zulmü hazmetmek derdine düşmüşlerdir. Ne kendilerini, ne de evlatları bir adım öne çıkaramamışlardır. Eşine bu hayatı reva gören sözde adamlar ise hayırsız olarak yazılmıştır ahirette açılacak defterlere! Yaşadıkları travmalardan etkilenen çocuklar ise ya içine kapanmış, ya aynısını yaşatarak zulmün bir parçası olmuşlardır. ama asla bu evlerden şahsiyetli önderler çıkmamıştır. Çünkü kadının neyse, zürriyetinde odur. Vesselam Dua eder, dua beklerim...
İşleri Bitmeyen, Hayırsız Evlât…
Baba: “- Evlâdım seni çok göresim geldi, nerelerdesin?” Evlât: “- Baba çok işim var... Baba: “- Evlâdım seni arıyorum, ama ulaşamıyorum. Evlât: “- Baba toplantılarım var. Baba: “- Evlâdım seni bugün yemeğe bekliyoruz. Evlât: “- Baba arkadaşlarla önceden yaptığımız bir program var. Baba: “- Evlâdım bir sesini duyayım dedim. Evlât: “- Babacığım şimdi kapatmak zorundayım, ben seni ararım. Baba: “- Evlâdım seni ne zaman göreceğiz? Evlât: “- Baba çok işim var, bir ara uğrarım. Baba: “- Evlâdım dün gece rüyalarıma girdin, iyi misin? Evlât: “- İyiyim baba iyiyim... Şimdi araba kullanıyorum, seni sonra ararım... Baba: “- Evlâdım ne zaman arasam işin var, yoğunsun, seni çok özledim, ne zaman görüşeceğiz? Evlât: “- Of baba yaaa!” Bir zaman sonra Evlât babasına telefon eder… Telefonu açan babasının komşusudur. Evlât: “- Babamla görüşeceğim, çok işim var, gelemeyeceğimi söyleyecektim...” Komşu: “- Babanız dün gece vefat etti, son sözleri de “- Evlâdım şimdi iş toplantısındadır, onu rahatsız etmeyin, beni toprağa siz verin!” oldu... Nisâ Sûresi, 36. Ayet “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez…” Ya Rabbi! Ölmüş anne ve babalarımıza gani gani rahmet eyle! Sağ olan anne ve babalarımıza huzur ve mutluluk ver! Bizleri de onları mutlu eden hayır dualarını alabilen bahtiyar evlâtlar eyle!
Öylesine bir aşk değil bu ölesiye, Ölesiye çünkü, ölürcesine seviyorum. Biz ölmeyelim ama yaşayalım aşkı iliklerimize kadar. Yaşayalım yarim, yaşlanıp elden ayaktan düşene kadar. Yinede sevmeyi birakmayalım olur mu? Ayni gün ölelim, senden önce yada sonra ölmek istemiyorum. Biliyorsun sensiz yaşamayı beceremiyorum. Seni yalnızda birakmak istemiyorum. Hayırsız evlatlar, torunlar bakmasa bile bize. Ben sana bakarım, hatta iğrenmeden altını bile değiştiririm. Kendi ellerimle yemeğini yediririm. Bugün nasil seviyorsam ölürkende öyle seveceğim seni..
Kudüs şairinin dediği gibi; "Kudüs anaydı!" Biz annesinin kıymeti bilmeyen hayırsız evlatlar olduk ..
Reklam
Artık babalar kız çocuklarını diri diri toprağa gömmüyor. Anne-babalar çocuklarını diri diri dünya’ya gömüyorlar.. Hangisi daha büyük enkaz? Çocuklar ilgisiz, sevgisiz yetişiyor. İhtiras uğruna evlatlar dünyaya getiriliyor. Sonra dünya kadar yük omuzlarına bindiriliyor. Onu yapma! Bunu etme! Şuna dokunma! Baskılarıyla ev, çocuk için zindana dönüşüyor. Sonra o çocuk bozulmaya yüz tutan duygularla dışarıda yanlış işlere bulaşmak durumunda kalıyor. Sonra da hayırsız evlat oluveriyor! Evet, hayırsız ailenin hayırsız(!) evladı.. Oysa evlatlar da kendimiz gibi Rahman’ın emanetleridir. Bizim onlar üzerinde hakkımız olduğu gibi, onların da bizler üzerinde hakları var. Hakkıyla anne babalık yapamadıysak, onlarla doğru şekilde iletişim kurup, ilgi alakamızı sağlıklı yürütemediysek, bizlerin yanlış üslup ve davranışlarıyla ellerimizden kayıp gittilerse; kıldığımız namazlara, verdiğimiz zekatlara, kestiğimiz kurbanlara vahlar olsun!
Öylesine bir aşk değil bu ölesiye, ölesiye çünkü, ölürcesine seviyorum.Biz ölmeyelim ama yaşayalım aşkı iliklerimize kadar.Yaşayalım yarim, yaşlanıp elden ayaktan düşene kadar. Yinede sevmeyi bırakmayalım olur mu? Aynı gün ölelim, Senden önce Yada sonra ölmek istemiyorum biliyorsun sensiz yaşamayı beceremiyorum. seni yanlız da bırakmak istemiyorum. Hayırsız evlatlar, torunlar bakmasa bile bize. Ben sana bakarım. Bugün nasıl seviyorsam Ölürkende öyle sevicem seni...
Bu hikayeyi dün babamdan dinledim bugün sizin için yazıya döktüm :)
Bir gün birbirini tanımayan zeki bir genç adamla yaşlı bir adam tesadüfen beraber yürüyerek bir yolculuğa çıkmışlar. Yolculuk uzun ve bir süre sonra yorulmuşlar. Genç adam yaşlı adama "Amca sana karşı saygımı yitirmemekle birlikte bir şey söyleyebilir miyim? İkimiz de yorulduk. Yolun kalanının bir kısmını sen beni sırtında taşı sonra ben
Kızı, oğlu, gelini, damadı ve torunları toplanmış pür neşe tatile gitmeye hazırlanıyorlardı. Seksen yaşındaki yaşlı adam karısını iki yıl önce kaybetmiş, ayaklarından rahatsız olduğu için tek başına kalamayınca çocuklarının yanında kalmaya başlamıştı. Üç ay oğlu, üç ay da kızı olmak üzere sırayla bakıyorlardı. Ama buna da bakma denmezdi çünkü
Reklam
Annesine babasına bakmayı bilmeyen vicdan yoksunu evlatlar, vicdanı dolu kardeşlerinin onlara bakmalarını izlerler. ALLÂH kimseye bu şekilde hayırsız evlat, hayırsız kardeş, hayırsız eş, hayırsız dost, arkadaş ve akrabâ nasîb etmesin. Bir gün yaşlanacaklarını unutanların, dünyâlığa ‘tapanların’ mükâfatını! en hak ettiği şekilde versin. Âmin.