Dindinha bir seferinde mutluluğun "yüreğimizde parlayan bir güneş" olduğunu söylemişti. Güneş her şeyi mutlulukla aydınlatıyordu. Eğer bu doğruysa, her şeyi güzelleştiren şey göğsümde pırpır eden yüreğimdi.
157. Endüstriyel toplumun hayatta kaldığı varsayılırsa sonunda teknolojinin insan davranışı üzerinde tamama yakın bir kontrol elde etmesi mümkündür. İnsan düşünce ve davranışının büyük ölçüde biyolojik bir temeli olduğu hiçbir rasyonel şüpheye yer bırakmayacak şekilde gösterilmiştir. Deneycilerin gösterdiği gibi açlık, zevk, kızgınlık ve korku
gibi hisler beynin uygun bölgelerine gönderilen elektrik uyaranları ile açılıp kapatılabilirler. Anılar beynin bazı bölümlerine zarar verilmesi ile yok edilebilir ya da elektrik uyaranlar ile yüzeye çıkarılabilir. İlaçlar yardımı ile halüsinasyonlar ya da duygu
durumu değişiklikleri oluşturulabilir. Maddeden bağımsız bir insan ruhu olabilir ya da olmayabilir; fakat olsa bile, insan davranışının biyolojik mekanizmalarından daha az kudretli olduğu açıktır. Böyle olmasaydı, araştırmacıların insan duygularını ve davranışlarını ilaçlar ve elektrik akımları ile maniple etmeleri bu kadar kolay olmazdı.
119. Sistemin varlığının amacı insan ihtiyaçlarını gidermek değildir ve bu olamaz. Tam tersine, insan davranışlarının sistemin ihtiyaçları doğrultusunda değiştirilmesi gerekir. Bunun, teknolojik sistemi yönlendirmek iddiasında olan politik ya da toplumsal ideolojiler ile alakası yoktur.
Bu, kapitalizmin suçu değildir ve sosyalizmin de suçu değildir; teknolojinin suçudur. Çünkü sistem ideoloji tarafından değil, teknik zorunluluklar tarafından yönlendirilmektedir.
Tabii ki sistem birçok insan ihtiyacını karşılamaktadır. Fakat genel anlamda konuşursak, sistem bunu, kendisi için faydalı olduğu ölçüde yapmaktadır. Asıl önemli olan şey insanların ihtiyaçları değil, sistemin ihtiyaçlarıdır.
ikame etkinlikleri ayırt edebilmek için kullanabilecek bir kural şudur:
Bir insanın X amacı için çok fazla zaman ve enerji harcadığı durumlarda kendinize şunu sorun: Eğer bu kişi zamanının ve enerjisinin çoğunu biyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için harcamak zorunda olsaydı ve bu çaba, fiziksel ve
zihni melekelerini ilginç ve farklı şekillerde kullanmasını gerektirseydi, bu kişi X amacına ulaşamamaktan dolayı kendisini bir şeylerden ciddi manada mahrum kalmış hisseder miydi? Eğer cevap hayırsa, bu durumda bu kişinin X amacının peşinden koşması ikame bir etkinliktir.
26.Aşırı-toplumsallaşma kendini değersiz görmeye, güçsüz hissetmeye, yenilgiciliğe, suçluluk duygusuna ve benzerlerine yol açabilir. Toplumuumuzun çocukları toplumsallaştırmakta kullandığı en önemli yöntemlerden birisi, toplumun beklenitilerine aykırı bir şekilde konuştuklarında ya da davrandıklarında onları utandırmaktır. Eğer bu aşırı bir noktaya götürülürse ya da çocuk bu tarz duygulara özellikle teşne ise sonunda kendisinden utanmaya başlar.
Böylece, aşırı-toplumsallaşmış kişi psikolojik bir tasmaya bağlanmıştır ve hayatını toplumun önüne koyduğu raylar üzerinde koşarak geçirir.