İçim öyle dolu,başımda sana dair,bize dair öyle sesler ve bu seslerin öyle mürekkep,muazzam bir orkestrası var ki yazamıyorum.Yazmak tasnif etmek demektir,tasnif ise durulmak ister.Durulmadan yazmanın imkânı yok.Hâlbuki ben bugün yine doludizgin,tasnifsiz ve çerçevesiz aşığım.Ne mutlu bana.
Günler geçiyor, görüyor, işitiyor, dokunuyor, sevişiyor, kederleniyor, ümidediyoruz. Ümit ne kadar büyük, azametli olursa, yaşamak o kadar mana taşıyor. Hayat kavga ve ümit.
Yalan,şiddet, tecavüz,cinsellik ve acımasızlıklarla doldurulmuş bir kitap. Daha 12sinde bi kaç kişi tarafından tecavüze uğrayan zargana insan sınıfından ayırıyor dışlıyor yalnız bırakıyor bir köşede kendini.Başkalarının oynadığı bir "hayat oyunu" sahneliyor okuyuculara. Zargana hayal gücüyle, yaşattığı karakterlerle etkiledi beni sarsıcı bir kitap benim için.. İyi okumalar
ZarganaHakan Günday · Doğan Kitap · 20137,3bin okunma
Çocukluk döneminde kendi davranışlarının farkında olan bir kişiliğe sahip olmanın nelere mal olduğunun bilincinde olan yazar, yaşı ilerledikçe saplantıları, resim yeteneği, buhranları, kadınlarla ve sanatla olan ilişkileri, intihar denemeleri ve ailesiyle olan inişli çıkışlı ilişkilerini okura yalın ve şiirsel bir dil aracılığıyla sunuyor. Yazdıkları belki o dönemde kendisi için bir arınma amacı ya da bir kaçış yolu sağlamış olabilir ama sağaltıcı değil, sık sık intihara teşebbüs ediyor. İntihar girişimlerinin ardında yatan nedenler çoğu zaman anlaşılmıyor. Geride kalanlar tarafından bazen gerçek nedenden çok farklı bir bağlamda değerlendirilerek ölüm isteğinin o derinlikli ruhsal yönü açığa çıkamıyor. Dazai, “İnsanlığımı Yitirirken”de kendisine, ailesine, ilişkili olduğu insanlara ve en sonunda okura olup biteni bütün açıklığıyla sunuyor.
Novela sayılabilecek bu romanın tamamında kahramanın varoluşsal sancılar çektiği, alkol ve afyonun etkisindeki uyuşukluğun geçtiği an düşüncelerinin; gerçeklerin sınırlarını yırtar gibi aştığı ve bundan bariz bir acı çektiği ilk bakışta görülüyor. Kitap şu cümleyle başlıyor: ‘’Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.’’ İnsan yalnızken -eğer kendine karşı dürüst davranabilirse- düşüncelerinin ağırlığıyla dibe vuruyor ve bundan daha kötüsü olmaz derken bir dip daha keşfedebiliyor. Sadık Hidayet te zarif ruhunun tahammül edemeyeceği dünya gerçekleriyle kendine karşı dürüst, hatta acımasızca davranarak cüzamlı hücrelerini beslemiş ve en dibi keşfetmiş böylelikle.
Metin her ne kadar kurmaca olsa da Sadık Hidayet bir nevi ölümünün provasını yapmıştır Kör Baykuş’ta yazdıklarıyla. Keyifli okumalar .
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,4bin okunma
… seni beş dakika uzaktan olsun sahiden görebilmek için şu münasebetsiz hayatımın beş on senesini verirdim.Laf diye söylemiyorum.Artık hayatta o kadar az şey isteyen bir insanım ki seni görebilmek en büyük İhtirasım.
Yalnız unutma ki hiçbir erkek yüreği 32 yaşında benimki gibi denizden kocaman bir sevgiyle delikanlılığını bir an bile kaybetmeden çarpmamıştır. Ben hiçbir şey olmayabilirim, hatta şairliğim bile bir yaldız parıltısı olabilir, fakat muhakkak ki, bir şeyim, aşığım karıcığım, dolu dizgin, uçsuz bucaksız aşık…Her şeyime sitem edebilir, her tarafımı inkar edebilirsin, fakat aşıklığımı asla! Sevmenin bütün merdivenlerini ayak ayak yükselerek geçtim, şimdi başım doğan güneşlerin kızıltısı içinde yanan göklerdedir. Yüreğim kocaman bir su yığını gibi ve onun aynasında yalnız senin başın var.