Şimdi artık içimde eylem değil, durgunluk vardı. Durgun ve korunmasızdım. Artık koca adam olma yaşına gelmiştim ve dünyaya henüz gelmiş bir bebekle aynı koşullardaydım. Ardımda kalan tüm yılların bende kabul bağladığını hissediyordum, çok uzun süre bakımsızca suda kalan bir sandal gibiydim. Palamarını kopartmaya ve sulara açılmaya da karar verebilirdim, tekneyi karaya çekip açık denizlere açılmasını sağlayacak şekilde kazıyıp boyamaya da. Evde beni bekleyen yoktu, yaşantım yalnızca benim yüreğimdeydi, başka kimsenin değil.
En büyük ve korkunç karşıtlık şudur ki, insanlar her şeyden çok farklı olmaktan korkarlar ve buna karşın dünyaya çocuk getirmeyi sürdürürler. Ama bir evlat, eşyanın yasasıyla, her zaman farklı bir şeydir. Ve bu da kendi çorbana kattığın zehirdir.