Miquel de Unamuno'nun Don Sandalio'sunu kendimden "kaçmak isteğini" sorgularken tanıdım.
Aslında "gereksiz topluluk" olan insandan değil kendimden. Aynen mektubu yazan, Don Sandaliosunu kaybeden karakter gibi.
Varoluşçuluk üzerine düşünmeye, araştırmaya iten bir kitap. Temelde toplumdan kaçış gibi görünen olay aslında bireyin kendine yönelimidir. Bireyin özgürlüğüne yönelişin sözkonusu olduğu ancak bir bütün halinde düşündüğümüzde kaçışın bir özgürlük biçimi değil bir tür esaret biçimi olduğunu vurgulamaktadır. Bu bir çelişki midir? Sanırım evet diyebiliriz. Kanımca yazar bu çelişkileri çok net yaşamaktadır. Bunu Aziz Manuel'de de görebiliriz.
Ayrıca baş karakterlerin, insanların yükledikleri anlamlar doğrultusunda varlıklarını bulan birçok şeyi anlamsız bulmaları da varoluşçuluk anlamsızlık sorununa bir göndermedir.
Bireyin özgürlüğünü gerçekleştirme çabası amacıyla vermiş olduğu savaşım sadece topluma karşı değil aynı zamanda kendine karşıdır da.
- Her yalnız bir tür mahkumdur.
- Sen de kendi Don Sandalio'nu istiyorsan bir kahveye git ve iki buğulu aynanın arasında otur.
&
Okunması ve üzerine tartışılması gereken bir kitap.