Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Heinz R. Pagels
İçimizdeki bir şey kuantum kuramını anlamak istemez. Zekamızla onu kabul ederiz, çünkü matematiksel olarak tutarlıdır ve deney sonuçlarıyla uygundur. Yine de zihnimiz huzursuzdur. Fizikçiler ve başka insanların kuantum kuramını anlamakta güçlük çekişleri bana, çocukların henüz anlamadıkları bir kavramla karşılaştıkları zamanki yanıtlarını hatırlatıyor. Psikolog Jean Piaget, bu olayı çocuklarda incelemiştir. Belli yaştaki bir çocuğa, her biri farklı şekle sahip, aynı düzeyde bir sıvı ile doldurulmuş saydam kaplar gösterilirse, çocuk tüm kaplarda aynı miktarda sıvı olduğunu düşünür. Çocuk henüz, sıvı miktarını yalnız yükseklikle değil, hacimle de ilgili olduğunu anlamaz. Çocuğa problemi doğru görmenin yolu açıklanırsa, çocuk genellikle bunu anlar, fakat hemen eski düşünme şekline döner. Ancak belli bir yaştan sonra, altı veya yedi yaş civarında, çocuk miktar ile hacim arasındaki ilişkiyi anlamaya başlar. Kuantum kuramını anlamaya başlayış buna benzer. Onu anladığınızı düşünmeniz ve zihninizde kuantum gerçekliğinin bir resmi oluşmasından sonra, tıpkı Piaget'in deneyindeki gibi, hemen eski, klasik düşünme tarzına dönersiniz.
Heinz R. Pagels
Örneğin, "Elektronun konumu ve momentumu nedir?" diye sorduğumuzu düşünelim. Klasik fizikte bu soruyu yanıtlarken -bir deney yaparken- nesnenin durumunu değiştirdiğimizi de hesaba katmamıza gerek yoktur. İncelenen nesne ile aygıt arasındaki etkileşimi yok sayabiliriz. Elektron gibi kuantum nesneleri için durum artık böyle değildir. Gözlem işleminin bizzat kendisi elektronun durumunu değiştirir.
Reklam
Heinz R. Pagels
Bohr'un tamamlayıcılık ilkesi, aynı bilgi nesnesinin birbirini tamamlayıcı özelliklerinin var olduğunu, bunlardan birinin bilinmesinin ötekinin bilinmesini dışladığını söylemektedir. Öyleyse, elektron gibi bir nesneyi birbirini dışlayan farklı yollarla betimleyebiliriz; örneğin, dalga olarak veya parçacık olarak.
Heinz R. Pagels
Heisenberg ve Bohr'un çalışmalarıyla ortaya çıkan kuantum gerçekliği konusundaki iki önemli noktaya, Kopenhag yorumuna gelmiş bulunuyoruz. Birinci nokta, kuantum gerçekliğinin mutlak değil istatistiksel bir gerçeklik olduğudur. Bir kuantum özelliğini ölçmeye yönelik deneysel düzen belirledikten sonra bile, aynı deneyi dakik olarak defalarca tekrarlamak gerekebilir. Çünkü tek tek kesin ölçümlerin anlamı yoktur. Mikro-dünya sadece, ölçümlerin istatistiksel bir dağılımı ile belirlenir ve bu dağılımlar fizik tarafından saptanabilir. Tek bir elektronun konumunun ve momentumunun, bir dizi ölçümle tutarlı olan zihinsel bir resmini oluşturma girişimi "bulanık" bir elektron resmiyle sonuçlanır.
Sonuç olarak hareket halindeki cisimler için zaman her zaman yavaş geçer genel görelilik bize uzay ve zamanın mutlak kavramalar olmadığını çok keskin bir şekilde gösterir
Dünyanın gerçek sırrı,görülebilir olandadır ,görülmeyende değil.
Sayfa 181Kitabı okudu
Reklam
Fizikçiler ve başka insanların kuantum kuramını anlamakta güçlük çekişleri bana, çocukların henüz anlamadıkları bir kavramla karşılaştıkları zamanki yanıtlarını hatırlatıyor.