ve şimdi güneş yükseldi üstünden tepelerin,
ve şimdi indi batı körfezine;
en sonunda o, kalktı yerinden ve çekti üzerine mavi pelerinini
yarın yeniden taze ormanlara ve kırlara.
Bana göre umut da gelecek de çimenliklerde, ekilmiş tarlalarda, kasaba ve şehirlerde değil; üzerinde bitkilerin titreştiği geçit vermez bataklıklardır.
Ancak muhtemelen, öyle günler gelecek ki doğa, üç-beş seçkinin ayrıcalıklı vakit geçirebileceği sözümona keyif alanlarına bölünecek; çitler artacak ve insanları umumi yolları hapsedecek başka mekanizmalar geliştirilecek, sonra bir de bakmışsınız ki Tanrı'nın toprakları üzerinde yürümek beyefendilerin hanelerini işgal etmek anlamına gelmiş. Halbuki bir şeyden münhasıran keyif almak demek, kendini asıl hazdan mahrum bırakmak demektir.
günde en az dört saat ormanın içinde, tepelerin ve tarlaların üstünde, dünyevi tüm meşgalelerden özgür bir şekilde, aylak aylak gezinmezsem sağlığıını ve moralimi muhafaza edemeyeceğimi düşünüyorum.
Ben her insanın vahşi bir antiloba benzemesini, Doğa'nın ayrılmaz bir parçası olmasını isterdim; öyle ki kendi varoluşunun anlamını bize nazikçe ve bizzat kavratsın ve doğanın en çok uğradığı yerlerini hatırımıza getirsin.
yürüyüşlerim ana hatlarıyla çizilecek olsa bir daireden çok parabolü ya da daha ziyade, tek yönlü eğrilere benzediği sanılan kuyruklu yıldız yörüngelerini andırır; bu durumda şayet evim güneşse, ben de batıya doğru açılan bir kuyruklu yıldız oluyorum.
ne yöne yürüyeceğimizi kimi zaman
fazlasıyla zorlu kılan şey tam olarak nedir?
Doğa'da incelikli bir çekim gücü olduğuna
inanıyorum; biz yeter ki kendimizi ona
bırakalım, o bize gereğince yol
göstermesini bilecektir.
gerçekten iyi bir kitap, en az batının kırlarında ya da doğunun balta girmemiş ormanlarında keşfedilmiş yabani bir çiçek kadar doğal, onun kadar beklenmedik, esrarlı ve güzeldir.