İnsan Beyni Neden %90 Oranında Kullanılamıyor
Eli var ama tutabileceği bir şey yok. Ayağı var ama koşabileceği bir yer yok. Gözü var ama görebileceği bir manzara yok. Kulağı var ama duyabileceği güzel sesler yok. Organlarının şehadetiyle diyebiliriz ki o çocuk o içerisinde bulunduğu anne rahminde kalmak için yaratılmamıştır. Aksine bütün organlarını ve duyularını kullanabileceği başka bir yer
Sökeli Mustafa
Birinci dünya savaşı ve ardından Anadolu’da başlayan istiklal savaşında itilaf devletlerine esir düşen Türk askerlerinin tam bir kaydının tutulamadığını görüyoruz. Memleketinde öldüğü düşünülen bir kişi var ki, tam 22 yıl sonra esrarengiz bir şekilde doğup, büyüdüğü Söke ye geri dönebilmiştir. Dönemin gazetesi Tasviri Efkar ın izmir muhabiri
Reklam
"Kültürü çok geniş, değerli bir dostum geçen gün bana diyordu ki: - Artık benim için yeryüzünde bir tek eğlence kaldı: Okumak. Ne içkiden ne danstan ne toplanmalardan hiçbir şeyden tatlı bir duygu alamıyorum. İnsanlardan kaçan yabani bir mahlûk oldum. Bu duyuş, belki bir sinir bozukluğundan geliyor. Yalnız doğru bir tarafı var ki o da bu dostumun her tatlı duyguya karşı taş gibi donuk ve soğuk kaldığı hâlde okumaktan kendini alamamasıdır. Demek kültürlü bir insan için; düşünen, anlayan, öğrenmek isteyen bir kimse için her eğlence geçebiliyor, yalnız okumak kalıyor. Öyle ise okumak nedir, nasıl bir iştir ki böyle sürekli ve kolay ölmeyen bir tadı var?" "Yalnızlıkta, dost ve arkadaş yokluğunun yerini ancak kitap tutabilir. Bulabildiğiniz kitabı yazan, sizin bu tek başına kaldığınız anda konuşabileceğiniz tek arkadaş değil midir? Yazık okumaya alışmamış, onun tadını alamamış olanlara. Onlar, ıssız bir âlemde, yapayalnız yaşayan mahkumlardır."
Günaydın. Ne çok suçlanır insan sevdikleri için fedakârlık edince. Değmez diyorlar hep. Ne tuhaf, bu çağda her şey hesap kitap. Ezra Pound, "İki küçük çocuktuk, sevgiden gayrısını bilmeyen." Sevdiklerinize sımsıkı sarılın sevgili okur. Çocuk olalım, aptal olalım, deli olalım neyse ne. Sevmek, böyle bir şey değil midir? Var olun. #biryudumkitap
"Bir hanım şöyle dedi: “Eşimin benden memnun olması için fedakarca çalıştım. Bildiğim her iyiliği, her hizmeti yaptığım halde benden uzaklaştı, beni terk etti. Bana böyle bir karşılık veren, nankör değil midir?” Eşine yaptığı iyiliklerin arkasında gizlenen niyetini sordum: “Bana bağlı olmasını istedim.” dedi. "Yani davranışlarınız Allah'ın rızasına uygun olsun diye değil de, eşinizin rızasına uygun olsun diye mi öyle yaptınız?" Hanım şaşkınlık geçirdi, çünkü bir tutumu sırf Allah'ın rızası için sergilemenin anlamını ve değerini düşünmemişti. Sonuçta niyet yanlıştı. Çünkü Rabbini değil de nefsini hedefledi. İçinde “bencillik” gizleyen iyiliğin karşılığında, bencil eş tarafından terk edildi. Mesele şudur: Bir iyiliği Allah rızası için yaparsanız Allah mutlaka onun karşılığını öyle ya da böyle size fazlasıyla ödetir. İyiliğe iyilikle karşılık vermeyenin günü gelince burnunu yerlerde sürter. Ancak iyiliği muhatabın gözüne girmek için yaparsanız Allah rahmetini geriye çekip sizi muhatabın vicdanıyla baş başa bırakır. İnsan ise çok nankördür, Allah'a şükrü bilmezse en yakın dostuna bile ihanet eder. Sonuç olarak niyeti Rabbi yerine insan olan kimse insanın eline düşer, eşinden evladından iyiliğine karşılık kötülük görür. Niyeti Rabbi olanı da Rabbi düştüğü yerden çekip çıkarır." *Dr. Muhammed Bozdağ
845 öğeden 981 ile 845 arasındakiler gösteriliyor.