Herkes , dışarıdan bakınca diğer insanların ne kadar mutlu olduklarını, birbirleriyle arkadaş olduklarını , herkesin yaşamdan keyif aldığını düşünür, kendisini ise sürekli sorgulamaya sokar.
Ben neden onlar gibi hissedemiyorum ? ben neden o kalabalığa karışamıyorum? Neden aşık olamıyorum?
-diye düşünür.
Veya herkes ve her duygu size samimiyetsiz gelebilir.
Bunların gerçek olmadığını düşünür bu duygulardan kendinizi soyutlarsınız ve soyutladığınızında farkında olmaz, aslında sürekli arayıştasınızdır.
İşte yazarımız zengin ve kendinden emin bir beyfendinin , kendi duyguları ile nasıl savaştığını anlatıyor.
Annesini ve babasını kaybeden karakterimizin maddi durumu çok iyidir. Ve kendisi elit bir tabakada yetişmiştir.
Birgün bir at yarışı izlemeye katıldığı esnada bir kadın gözüne çarpar kendini ilk kez birşeyler hissedecek, gerçek birşeyler hissedecek zannederken yanılır, kadının evli olduğunu görür ve tüm sönük duyguları donar.
Fakat daha esrarengiz şeyler olur, az önce at yarışını keyifsiz izleyen karakter, kadının kocasından düşen kuponu, ayakkabı altına gizler ve o kuponun kazandığını görünce az önceki yaşananların intikamını almak istercesine , içinde ki hayvani duygularla parayı bozdurur ve tekrar kupon alır.
Yarışın hırsı ve heycanı ile daha önce hissetmediği duygularda çalkalanmaya başlar.
Kendini deli gibi kaybeder ve tüm gece sokaklarda gezer.
Gece yarısı gittiği bir lunaparkta bir fahişe ile karşılaşır.
Kendisini fahişeye teslim etmeye karar verdiği anda tüm hayata bakış açısı değişecek ve içinde sönen bütün insani duyguları tekrar hatırlayacaktır.