Zahid/Zühd:
Bir Müslüman'ın elindeki imkanlara rağmen dünyayı üç günlük bir misafirhane gibi görüp, debdebeye düşmemesine zühd, böyle bir Müslüman'a da zahid denmektedir. Allah'ın salih kulları, ellerine geçen dünyalık nimetleri, ahiret yatırımı olarak infak edip dünyada bir misafir gibi yaşadılar. Evleri, sarayları, mücevherleri ahirete giden bir yolcu için ağırlık gibi gördüler. Ömer bin Abdülaziz de böyleydi. Yönettiği devlet dünyanın en büyük imparatorluklarını çökertmiş, hazinelerine el koymuş bir devletti. O devletin başında yönetici olarak bulunurken bir maaş bile almaya tenezzül etmedi. Salih kulların bu tavrı, 'ben dünyayı istemem, Cenneti isterim' iddiasının hayata yansımış şeklidir. Âlimlerden Ziyad, bir defasında yanına diğinde onu ağlamaktan yüzü gözü şişmiş yanaklarında izler çıkmış haliyle gördü. Fakir bir dilenci gibiydi. Elbisesi yamalı, üstü başı dağınıktı. Ona dedi ki:
-Ya Emirelmüminin!
Nerede yaşadığın saraylar? Hani o elbiseler? Hani o caka? Ona şu cevabı verdi:
- Hey gidi Ziyad! Bir de beni kabre konulduktan üç gün sonra görsen! Kefenim yırtılmış, böcekler yanaklarımda dolaşıyor, gözümü yemişler, ağzım burnum toprak dolmuş...
Asıl o zaman şaşarsın, o zaman!
Sayfa 148 - Beşinci, Ömer bin Abdülaziz Nasıl Hâlâ Yaşıyor?, Zahid/Zühd: