Ölümler çekiyor ruhumuzu
Çekip sarıyor ezelden bir dostu sarmalar gibi
Sıcacık, ama bir kadar soğuk bir kucaklayış bu
Soğuk ama bir o kadar da bizden bir kucaklayış bu
Yersiz ve zamansız ve kaçınılmaz bir kucaklayış
Bir o kadar da yerli ve zamanlı ama yine de kaçınılmaz bir kucaklayış
Aydınlık, bir o kadar da karanlık kucaklayış.
Hayat ve ölüm kadar zıt,
Hayat ve ölüm kadar eş.
Zıtlıkların kucaklayışı.
•H.E.
Bir kar yağışının özlemi doluyor yüreğime
Eski zamanın topraklarına sızmış kar tanelerini arıyor yüreğim
Nerede, nasıl bulacağını bilmeden.
Sahi, ne güzel bir kar yağışıydı o?
Kapkaranlık geceye düşen beyaz düğünler,
Beyaz düğünlerin arasından geçen sonsuz şiirler.
Sonsuz şiirler okunurdu o karlı gecelerde.
Ben karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmadım,
Ben karlı bir gece vakti, düşen beyaz düğünlerin arasındaki şiirlerle uyandırıldım.
Hasretle arıyorum karlı gecenin şiirlerini,
Bulabilecek miyim?
Belirsiz.
Ama aramak, yolda olmak.
Sonu uçurumlara çıkan yollarda olmak.
Yine de sonsuz şiirlerin şairine kavuşmayı arzulamak...
Ne garip düşler bunlar böyle...
(H.E.)
"Geceye hapsolmuş bir Ben'lik"
Geceden çıkmaya çalıştıkça gecenin karanlığına, karasına
Bulanmış Ben'lik.
Şimdi üzerinde, öldürdüklerinin kanları var!
Bu ne vahşet! Kimin bunca kan?
Sadece papatya kanları değil, papatyayı getirenin de kanı var...
Hatta Bahar getirenlerin kanları da...
Benliğim! Nolur öldürme Baharları...
Her Bahar'da ortaya çıkıp yapma meşhur katliamını.
Dur artık, yalvarırım...
Yoksa ben de öleceğim,
Sen de...
Kendine kıyma, bu bir intihar girişimi!
Bırak tankını, tüfeğini...
Hedeften çekil!
Ölmeyelim...
•H.E.
(09.02.22)
İster hayatımız, ister ekin tarlalarımız olsun, sahip olduğumuz şeyleri yitirmekten korkarız. Ama hayat hikayemiz ile dünya tarihinin aynı El tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman, bunu anlar anlamaz, bu korku uçup gider.
"Hayatımızın belli bir ânında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur."
Öğleden önce içim kıpır kıpırdı, o kadar mutluydum ki! Oysa şimdi yine kara düşünceler, hüzün, yürek sızısı...
Ah başıma neler gelecek acaba? Alnıma ne yazılı? Böyle bir belirsizlikte olmak, bir geleceğe sahip olmamak çok ağır, ileride başıma ne geleceği hakkında hiçbir fikrim yok. Geçmişe bakmak da dehşete düşürüyor. Geçmişte kederden başka bir şey yok, tek bir hatıram bile yüreğimi parçalamaya yetiyor. Beni yaşarken öldüren o kötü insanlar yüzünden bir ömür boyu gözyaşı dökeceğim!
"Birçok insan çok geç ölürken, bazıları çok erken ölür. 'Zamanında öl!' öğretisi daha yabancı geliyor herkese. Zamanında öl: diye öğretti Zerdüşt. Hiç zamanında yaşamamış biri nasıl zamanında ölsün ki?"
Fakat albayım adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar?
Sorarım size nasıl kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı?
Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek!
Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum.
Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan…
Bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor…
Küçük oyunlar istemiyorum albayım..
-Oğuz Atay
"Yıllar önce yaktığım ateş beni yaktı"
Dedi uzaklarda bir adam.
Adamın yaktığı ateş, bir deli rüzgârla,
Taşındı asırlar ötesindeki bir kıza.
Kızın yüreğini yaktı adamın ateşi.
Kızı bir avuç küle çevirdi ateş.
Damgalandı ruhunun her bir zerresine,
Ateşin koru.
Kız siyaha bulandı.
Adam zaten siyahtı.
Adam, kızı siyaha çeviren ateşin kıvılcımına
Hesap sordu.
"Beni neden yaktın?" değil,
"Kızı neden yaktın?" oldu.
Kız bir kez daha yandı bu hesaba.
Kız yandıkça adam hesap sordu.
Adam sordukça kız yandı.
Ve bu, asıl hesaba kadar sürdü.
•Hilâl
İçimdeki boşluğu aydınlatacak bir hayat kıvılcımı hâlâ yok. Bu noktadan öteye gidemeyeceğimi, söyleyecek neyim varsa söyleyip bitirmiş olduğumu çok iyi biliyorum. En kötüsü, bir şeyler başarmış olmam, bu yüzden de her şeyden büsbütün vazgeçmeyi göze alamamam. Belki de bu durumdan kurtulacağım ama çatlak orada, açıkça görülüyor.
•Pavese
"Şairler dolunayı severler, hakkında binlerce şiir yazılmıştır, oysa Veronika en çok yeniayı severdi, çünkü daha gelişecek, büyüyecek, kendi yüzeyini tümüyle ışığa boğacak zaman olurdu, kaçınılmaz yok oluşundan önce."