Seni pohpohlamaya çalıştığımı sanma! Hüda'dan başkasına övgü düzmeyecek kadar güçlüyüm ama Hoca Ömer bir imparatorluk ne kadar geniş, ne kadar kalabalık, ne kadar bolluk bereket içinde olursa olsun; hep adam kıtlığı çeker. Dışarıdan baktığında kuldan, karınca yuvası gibi kaynayan meydanlardan, yoğun kalabalıklardan başka bir şey göremezsin. Ama ben zaman zaman savaş nizamında ilerleyen ordumu, namaz saatinde bir camiyi, çarşıyı hatta kendi divanımı seyreder ve şunu sorarım kendi kendime; "Şu adamlardan bir marifet, bir bilgi, bir sadakat örneği, bir şahsiyet belirtisi istesem her saydığın vasıfla birlikte çevremdeki kitlenin seyreldiğini,eridiğini ve giderek kaybolduğunu görmez miyim? Yalnızım ben Hoca Ömer... İflah olmaz bir yalnızlık bu... Divanım da boş, sarayım da... Bu şehir, bu imparatorluk ıssız... Sanki bir elimi hep arkamda gizleyerek alkış tutmak zorundaymışım gibi geliyor. Senin gibi adamları bırak Semerkant'tan getirtmeyi böyle adamları bulmak için Semerkant'a kadar bizzat yürüyerek gitmeye razıyım...
Platon' dan öğütler :
“ -Mabudunu tanı, O'nun haklarını gözet! -Hüda'dan sana faydası olmayacak şeyi dileme, O'ndan kalıcı nimetler ve senden ayrılmayacak faydaları iste. -Üç şey hususunda kendinle hesaplaşmadan rahat bir şekilde uyuma: Birincisi bir gün süresinde hiç hata yapıp yapmadığını düşün; ikincisi hiç iyilik kazanıp kazanmadığını düşün; üçüncüsü herhangi bir işte kusur yaparak fırsatı kaçırıp kaçırmadığını düşün. -Aslının ne olduğunu ve ölümden sonra ne olacağını düşünmeyi unutma! -Durumların değişken olmasından ötürü defalarca düşünüp sonra düşündüklerini söze ve fiile dök! -Kötülüğe değil iyiliğe karşılık ver. -Hikmeti sev, hikmetli kimselerin sözlerini dinle!
Reklam
Bu ne acayip nesne imiş, alem gider kârına, Ufacık name yazıp gönderseydim yârıma, Bugün bulur bugün yerim, Hak kerimdir yarına Rızkı veren barı Huda, kula minnet eylemem. Ömer'i abdal eyleyen bunca bir settarı kâr, Şahı Ahmet, nuru Muhammet kâmili muhtarı kâr, Seni beni yoktan var eden o Zülcelal var iken, Bir meniden halk olan kula minnet eylemem
Sayfa 154Kitabı okudu
Bu gece[yi] yıldızları sayarak oldukça büyük bir kara ağacın altında geçiriyorum. Ah! Naciye, bilsen şöylece seninle Kuruçeşme'deki sarayımızın köşkünün yukarısındaki karaağacın dibini hatırladım. Ah! Sevgilim, güzel sultanım, Hüda acaba ne vakit bizi birleştirecek?
24 Temmuz 1922, SatılmışKitabı okuyor
Bir Müslüman olarak bir takdirin olduğunu düşünüyorum, “Takdir-i Hüda kuvve-i bazü ile dönmez Bir şem'a ki Mevla yaka, üflemekle sönmez” diyor Ziya Paşa.
Hâtıra kuvvet müyesser eylesün Sıdkî Hudâ Çekdigim cevr ü ezâ rif'at nişânıdur bana
Sayfa 104
Reklam
Bak kitab-ı kâinatın safha-i rengînine! Hâme-i zerrîn-i kudret, gör ne tasvir eylemiş. Kalmamış bir nokta-yı muzlim çeşm-i dil erbabına, Sanki âyâtın Huda, nur ile tahrir eylemiş.
Sayfa 141 - Envâr NeşriyatKitabı okuyor
Gerçi dervîş-i fakîrüm ser ü sâmânum yok Devlet-i şâh-ı cihân -bana şitâbânum yok Künc-i külhân bana cây oldı ise âlemdür Gayr-i masû'-ı Hudâ seyre gülistânum yok Dehenünle bana va'd itmeye sultânum yok Dime yok yerlere va'd eyleme cânum yok Cânuma cân ile kasd eyler ol ağyâr benüm Cânâ ahvâlümi arz eylemeğe cânum yok Ney gibi nâle vü ah eylemede giryânum Şeh-süvârum dime NÂYÎ gibi nâlânum yok
Mumların Gözyaşları
Mendilime örerim yaşlı gözyaşlarıını Mesih'in gözyaşları gibi Kırmızı Hüseyin'in gözyaşları gibi Beyaz Ondan sarhoş olurum Kaburgamın arasındaki alnımın ruhunu açar Ölümümü taşıyan ölümü katlederim Huda Sadi / BAE
Sayfa 14 - Hayal YayınlarıKitabı okudu
Şair Nabi'nin Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem aşkı
Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbüb-i Hudâdır bu, Nazargâh-ı ilâhîdir, makâm-ı Mustafâdır bu! Mura'âti edeb şartiyle gir Nâbî bu dergâha, Metâf-i kudsiyândır, bûsegâh-i Enbiyâdır bu! Edepsizlik yapmaktan çok sakın, burası Huda'nın/ Allah'ın sevgilisinin şehridir. Burası, Allah'ın rahmetle nazar ettiği, Muhammed Mustafa'nın makamıdır. Nâbî, bu dergâha, hürmet ile edebini takınarak gir. Meleklerin tavaf ettiği, peygamberlerin eşiğini öptüğü yerdir burası.
Reklam
Nâ-hak yere bir mûrçenin gönlünü kırma, Kâm almağa arzû-keș isen feyz-i Hudâ'dan
Râhat arama, Hakk' ara, cümleyi hoş gör Yanlışlarını yâd ile 'afv iste Hudâ'dan
Lİ-CENÂB-I 'ALİ
( Radıyallahü 'anhu ) Sürdü ceyş-i gamı dilden yed-i imdâd-ı 'Ali Kalb-i mahzûnumu șâd eyledi irşâd-ı 'Ali Kederin var ise evsâfinı tezkâr eyle Dil-i mağmûma verir şevk u ferah yâd-ı 'Ali Ma'delet kişverinin Şâh-ı vefa-perveridir Dâd-hâhâna muhakkak erişir dâd-ı 'Ali Cûdu çok, cür'eti çok, șefkati çok, re`yi metin Ezeli mevhibedir halk-ı Hüdâ dâd-ı 'Ali Zeyl-i ihsânını tut sıdk ile istirhâm et Yetişir her bunalan bî-kese imdâd-ı 'Ali Eylemiştir nice "atşânı bi-hakkın irvâ Câyi'ânı doyurup keff-i kerem-zâd-ı 'Ali Melceim bâr-geh-i Âl-i "abâ'dır FENNÎ Gözümün nûru başım tâcıdir evlâd-ı 'Ali Umarım 'âtıfetinden bizi mahrûm etmez Ìltifât etmedir 'âcizlere mu'tâd-ı 'Ali
Yüce Allah hem seven hem sevilendir. Hz. Peygamber'in "Habib-i Kibriya", Mahbub-i Huda" olması, O'nu da bir muhabbet kaynağı haline getirmiştir. Her varlık muhabbetten iz taşır. ... Bütün kainat bu aşk ile sarhoş olmuş dönmektedir.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.