Ruhsal olarak sağlıklıysak, yaşamı anlamlı bulmayı sürekli değilse de çoğunlukla bir şekilde başarırız. Ama eğer yaşadığımız yoğun ve şiddetli bir sorun varsa otomatik olarak yaşam anlamsız gelmeye başlar. O halde asıl olan bu soruna ilişkin bir şeylet yapmaktır.
Çünkü o zaman mutluydum çünkü hayata geri dönmek mutluluğa geri dönmek anlamına gelirdi çünkü bu ölümü ben çağırmamış, ben seçmemiştim; alglerden ve çakıltaşlarından bir yatakta uyumak bana zor geliyordu; benim gibi kendini inançlı sanan birinin, ölümden sonra martılara ve akbabalara yem olma ihtimaline öfkeleniyordum.
"Bir mahkûmu görmek yüzlercesini görmekle, bir mahkûmu dinlemek binlercesini dinlemekle aynı şey; hep aynı cevaplar: yemekler kötü ve masumlar. Başka mahkûm var mı?"
Sizin de bildiğiniz gibi sevgili oğlum, siyasette insanlar değil düşünceler, duygular değil çıkarlar söz konusudur; siyasette bir insan öldürülmez, bir engel ortadan kaldırılır, hepsi bu.
Onun için bu dünyada her şey çıkarmayla ya da çarpmayla ilintiliydi ve bir insanın azaltacağı toplamı artıran bir rakam, onun için o insandan daha değerliydi.
Bütün rüyalarımızı hatırlayabilsek rüya düşünceleriyle aynı yelpazede olabileceklerini düşünürüz. Bu düşünce belli bir noktaya kadar kesinlikle doğrudur; rüyanın en doğru halinin uyandığımız anda hatırlamaya çalıştığımız hâli olduğuna şüphe yoktur, gün ilerledikçe rüyayı daha hatalı bir şekilde hatırlarız
Rüyalarda ortaya çıkan büyük, gereğinden fazla, orantısız ve abartılı şeyler bile çocuksu bir karakteristik olabilir. Çocuğun en çok istediği şey büyümek, her şeyden yetişkinlerin yediği kadar yiyebilmektir; çocukları tatmin etmesi zordur; bu kelimenin anlamını bilmez ve hoşuna giden, tadını beğendiği şeylerin sürekli tekrarlanmasını ister. Tutumluluğu, kendini kontrolü ancak eğitimle öğrenir. Bildiğimiz gibi, nevrotik insanlar da orantısızlık ve abartıya eğilimlidir.
Bizler de Oedipus gibi ahlakımıza hakaret eden arzularımızın farkında olmadan yaşarız, doğanın bize dayattığı bu arzular ortaya çıktıktan sonra gözlerimizi çocukluğumuzdan kaçırmayı tercih ederiz.
Bir ebeveyne aşık olmak ve diğerinden nefret etmek çocukluğun erken dönemlerinde ortaya çıkan ruhsal içgüdüleri dar etmekte, sonrasında ortaya çıkan nevrozlar konusunda da önem teşkil etmektedir.