‘’ Şimdi Feyzioğlu, MDO'yu tutan Halk Partisin den ayrılmış, AP ile müttefik hale gelmiştir ve bu ittifak, bizim NATO içindeki Yunanistan'la olan bağlantımızdan çok kuvvetli bir karakterdedir. MDO kanunsuz bir kuruluş, Feyzioğlu da hukukçu olduğuna göre kurucularının cezalandırılması onun yalnız fikri ve ahlaki değil, mesleki yönünü de ilgilendirmektedir. İddia olunduğu gibi bunu Temelli Senatörler kurduysa ve ceza kanununda bu türlü işlerin suç olduğu açıklanmışsa Temelliler cezalarını görmelidir.
Temelliler hakkındaki kovuşturmayı durduran makam, gerekçe olarak ihbarın veya isnadın gayri ciddi olduğunu öne sürmüştür. Peki, Feyzioğlu ne güne duruyor? Bir başkan yardımcısının, şüphesiz resmi istihbarata ve belgelere dayanarak vereceği ifade tamamıyla ciddi olacağına göre gerekli makama bizzat başvurup durumu aydınlatmalı değil miydi?
Turhan Feyzioğlu bunu yapmamakla açık yürekli olmaktan kaçınmış bir politikacı durumuna düşüyor ve samimiyetsizlikte İsmet İnönü'den hiçbir farkı kalmıyor.’’
Ölüm, nereden ve nasıl gelirse gelsin,savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse ve başkaları yeni savaş ve zafer naralarıyla ve de mitralyöz sesleriyle cenazelerimize ağıt yakacaksa, hoş geldi, safa geldi.
Babama anneme kardeşlerime ve yakın akrabalarıma,
Söyleyecek fazla söz bulamıyorum.
Bir insanın sonunda karşılaşacağı tabii sonuç bildiğiniz sebeplerden dolayı erken karşıma çıktı.
Üzüntü ve acınızı tahmin ediyorum.
İleride durumumu çok daha iyi anlayacağınızı inancındayım.
Metin olunuz.
Üzüntü ve acılarınızı unutmaya çalışınız. Bütün varlığımla hepinize kucak dolusu selamlar sevgiler!...
Yazılacak çok şey var, fakat hem mümkün değil, hem de sırası değil Candan Selamlar.
Hüseyin İnan
Buna göre iki şey var:
1. Eğer belli bir hata sonucu; iddianame ve mütalaayı hazırladınızsa, dikkatli olunuz; idamını istediğiniz kişiler kasaplık koyun değildir ve siz savcısınız...
2. Yok eğer yaptığının bilincinde iseniz: Yolunuz açık olsun.
Deniz...
Yabancı devletlerden alınan borçlarla saraylar yapılıyordu. Oysa Avrupa sanayi alanında dev adımlarla ilerliyor, toprak modern usullerle işlenerek birim arazi verimi arttırılıyordu.
Pahalılık yine başı boş gidiyor, karşılıklı saygı tarihe karışıyor, az çalışıp çok kazanan kişiler türeten ülke oluyorduk. Halkın yarı nisbeti aydınlanmak şöyle dursun, okuyup yazmayı bile öğrenememişti. İdareciler yine “nurlu ufuklar” nutuklarıyla karın doyurmaya devam ediyorlardı.
Askeri hakimler: bir bakanla başbakan tarafından atanmaktadır. Böyle olunca yürütme organı tarafından atanan kişilerin kendilerini atayan organa karşı bağımsız oldukları söylenebilir mi?