Örneğin kutsal toprakları yöneten Suudiler, dinsel olarak tüm İslam âlemini yerle bir edecek kadar nükleer bombaya sahip ve bir Yahudi devleti ilan eden İsrail’e karşı olmaları gerekirken, İsrail’e karşı savaş ilan eden Müslüman İran’ın olası bombalarını bahane ederek Sünni ülkeleri Tahran’a karşı ortak cephede birleşmeye uğraşıyor
Yani NATO çerçevesinde Batı ılımlı ya da radikal, Sünni ya da Şii olsun Müslümanları Müslümanlara karşı kullanmayı hâlâ sürdürmektedir.
Reklam
Soru bu?
Sovyetler Birliği dağıldığına ve komünist tehlike ortadan kalktığına göre, ABD’nin Körfez ülkeleri ya da Türkiye’deki askeri üsleri, hatta Türkiye toprağında yerleştirilen füze kalkanı ile İncirlik Üssü’ndeki atom bombaları, acaba kime karşıdır?
Bir İngiliz-Amerikan istihbarat operasyonuyla iktidara getirilen Şah Pehlevi de Humeyni tarafından düşürüldüğü 1979 yılına kadar ABD tarafından verilen tüm talimatları yerine getirmiş ve İsrail’le birlikte bölge için çok tehlikeli oyunların başoyuncusu olmuştu.
“Allahsız komünistleri” durdurabilecek yegâne silahın din olduğunu keşfeden Batılı stratejistler Arap ve İslam âleminde “ılımlı ve kendi halinde” İslamcı parti, örgüt, cemaat ve gruplara dolaylı dolaysız her alanda yardım ederek onlardan özellikle radikal olmalarını istedi.
Alman İmparatoru Kayser Wilhelm ise 8 Şubat 1898’de Şam’ı ziyaretinde Emevi Camii önünde bir konuşma yaparak, “Sultan Abdülhamit ve halifesi olduğu dünyanın her yerindeki 300 milyon Müslüman bilmelidir ki; Alman imparatoru onların dünyadaki en iyi dostudur” diyordu.
Reklam
790 öğeden 531 ile 540 arasındakiler gösteriliyor.