Susmak ve yalnızca kendimle baş başa kalabilmek için dünyanın en derin çukurunu merak ediyorum. Oraya inip düşünmek istiyorum. Acaba orası da gürültülü müdür? Yalnızlığı nasıl hissedebilirim o derinlikte?
Çukurlarda, İzbe ve karanlık mahzenlerde, nemli ve yapış yapış olan,nsanın bilincini bulandıran ve hayal kurmaya bile fırsat vermeyen havasız, susuz,aşksız,,umutsuz, neşesiz yerlerde işittiklerimi burada haykırarak hepsinden arınmak istiyorum.
Kendime güvenli bir yer arıyorum. Bulamıyorum. Sonra tüm bedenimi usulca yere teslim ediyorum. Güvenli yeri tavanda buluyorum. Sokaktan gelen ışık tül perdenin deliklerinden yansımış, tavana bir harita çizmiş. Orada benim için bir yer olabilir mi? Tavana sığabilir miyim?
Çelişki. Hayatım daha iyi bir yaşamın müsveddesi gibi. Yaşam sürekli karalayıp durduğum bir defter. Yazdıklarımı yırtıp atıyorum bazen, kimseye de kendimden bahsedemiyorum. Her an karar değiştirebilirim. Her an sizi unutabilir kendime başka bir yol çizebilirim. Beni gördüğünüze aldanmayın, her an yok olabilir ve izimi kaybettirebilirim. Senden bahsetmeye sıra gelince, elim ayağıma dolanıyor, hem o kadar dolanıyorum ki kendi içimde bir düğüm oluşturuyorum, bu düğümler büyüyor, büyüyor ve karanlık bir surete bürünüyor yüzüm. Bakıp gördüğünüz, konuşup dokunduğunuz ben değilim. Ben kendimin dışında başka bir yerde soluk alıyorum. Kendimin uzağındayım, senin uzağındayım, herkesi uzaktan seyrediyorum ama ben herkesin içindeyim. Çırıl çıplağım. Morluklar var bedenimde. Yüzümde şişlik. Buz sürmeliyim yüzüme. Soğutmalıyım kendi içimi, buzlu sularla yıkanmalıyım her sabah. Saçlarımı soğuk rüzgârlarla kurutmalı, soğuk duvarlara yaslanarak seni düşünmeliyim.
Çünkü gerçekler tarafımızdan tahrif edilmiştir ve bir daha asla hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Hayat bazen doğru şeyi söylemek değildir. söyleyememektir.
İzdiham, İbrahim Varelci
Keşke çok güzel bir kelimedir, bu yüzden çok sık kullanılmamalıdır. Oysa hayatımız hep keşkelerle doludur. Şu an bile, bu cümleyi okurken, içimizden onlarca keşke geçmiştir. Keşke yapmasaydım, keşke gitmeseydim, keşke gelmeseydi… Bunlar hiç bitip tükenmez bir halde zihnimizde debelenip durur; bizi yorar, bizi kendimize yabancılaştırır ve bazen de çıkmaza sokar. Kim bilir, belki de insan çıkmaza girmek ve orada uzun bir süre kalmak istiyordur.
İbrahim Varelci
Zaman hem akan, hem de bu akış ve oluş içerisinde kendini yiyip bitiren, savrulan, dağılan, azalan, uzayan, kısalan, hem ölen hem de belirli bir süre sonra dirilen bir mefhum. İnsan doğar ve ölür. İnsan ölünce kendi zamanı da ölmüş olur böylece, yani “küçük kıyamet” kopar. Tabiat insana benzer, insan da tabiata. Dünyadaki her canlı ötekini taklit eder; birbirine yaklaşan, varlık alanlarını bölüşen ama asla paylaşmayan insanlara âşık denilir. Âşık insanlar birbirlerinin kötü birer kopyasıdır sadece. Günümüzde aşk, belirli bir zaman dilimi içinde, birlikte yaşamayı aşk zannedenlerin tutunduğu çürük bir dal. Oysa birlikte ölebilmek gerçek amaç olsa, yaşamanın baş döndürücülüğünü ve aldatıcılığını elinin tersiyle itebilen iki insanın birbirine karışmasını ve kaynaşmasını sağlayan gerçek duygudur aşk.