“Bir tek şeye inan,” dedi bana. “Zamanı gelince, neye karar verdiysen onu yapacaksın.”
^Sadece ne istediğini sor kendine, gerçekten onu arzuladığınıdan emin ol. ^
“Sen en kıymetli bir dost, en cömert bir ev sahibisin, insanın içi parçalanır senden ayrılırken. Bil ki şu başımıza gelenleri ne sen ne de ben istedik. Ama ikimiz de yapmam gerekenlerin önüne geçemeyiz. “
“Peki ya seninle gelsem ne olur?”
“Lübnan’a mı ?”
“Belki…”
“Eğer gelirsen, benimle gelirsen… sana şeyi veririm…”
“Ne verirsin bana?.”
Devamı yorumda. 🤓
* “Demek beni terk etmeye kararlısın.
Demek evim dar geldi sana…”
“ —Evin ferah, ama memleket dar.”
“Memleket en iyi arkadaşıma dar gelir de, bana nasıl gelmez? “
Hayatımın son demlerinde tanıdım onu, gözlemledim.
Ne halde olduğunu anlayacak kadar aklı yerine gelmedi hiç.! Gerçi öylesi daha iyi, yoksa çok acı çekerdi. Ama bağırmadığı, inlemediği sütliman saatler vardı, o zaman yanındakilere bal şeker olurdu.
Bir intihar mıydı bu? Belki. Ama bir cinayet de olabilirdi.
Çünkü bahçeler katillerin geçmesine elverişliydi… gerçek hiçbir zaman ortaya çıkmadı. Sonuç olarak birkaç tarihçi dışında meselenin kimse için bir önemi de yoktu.
*İnsan inançlarından da ayrılır; düşüncelerinden de, hayallerinden de…
Hatta geçmişinden, tarihinden, ait olduğu çevreden veya toplumdan.
Hepsinden de önemlisi; kendinden.!..
Bütün ayrılışlar, gerçekte, bir “Kendinden ayrılış”tır. *
*İnsan zavallı (düşkün) bir varlıktır; çünkü öncelikle bu dünyaya düşmüştür ve bu düşüşü bu dünyada da hâlen devam etmektedir.
Komik olan şu ki: Bazı insanlar hatta sadece bazı insanların, zavallı olduklarını düşünüyorlar.
“Oysa bütün insanlar zavallıdırlar.!”
Düşkün olmayanı olmaz insanın! *