Acı ortadan kalktığında yerine koyacak bir şey ararız.Yapay olarak yaratılan acı buna çare olur. Macera sporları ve riskli davranışlar kendi varlığından emin olma çabalarıdır. Böylelikle palyatif toplum paradoksal bir şekilde aşırılıkçıların varlığına yol açar. Acı kültürü yoksa barbarlık ortaya çıkar: "Anestezi altındaki bir toplumdaki insanlara canlılık hissi verebilmek için giderek daha güçlü uyaranlar gerekir. Kendini deneyimleyebilmeyi sağlayan uyaranlar olarak sadece kimyasal maddeler, şiddet ve terör kalmıştır.
Görünen o ki günümüz insanı "bezelye tanesi üzerindeki prenses sendromu”ndan mustarip. Bu sendromun paradoksu, giderek azalan uyaranın giderek daha fazla acı vermesidir. Tıptan beklenenlerin giderek artmasının yanı sıra acının anlamsızlığı en ufak bir acının bile katlanılmaz olarak algılanmasına neden olur. Bu acının üzerini örtecek, onu katlanılır hale getirecek anlam bağlamları, anlatı, yüksek merciler ve amaçlar da yoktur artık.Bezelyeyi çekip alacak olsak bu kez de yumuşak şilteler acı verecektir insanlara. Acı veren tam da bizzat hayatın süreduran anlamsızlığıdır tam da.
Stoacılar bilgeliğin akla itaat etmek, budalalığın ise hevesin peşinde koşmak olduğunu söyler. Iupiter de insan hayatında çeşni eksik olmasın, gam ve keder de bulunsun diye düşünmüş olacak ki ayarı yaparken hevesi akıldan bol katmış: Bir dirheme bir okka. Üstelik bunu yaparken aklı kafatası içindeki daracık alana hapsetmiş, geri kalan bütün bedene ise hazzın ve hevesin her türünü cömertçe bağışlamış. Bu yetmiyormuş gibi bedensiz kalan aklın başına iki de zalim musallat etmiş: Yüreğin, o hayat pınarının hemen üstünde sineyi kendine mesken tutmuş olan gazabı ve nitekim hâkimiyeti vücudun ta alt kesimlerine kadar uzanan hazzı.
Yalnızlık ve yalıtılmışlığın giderek arttığı bir toplumda yaşıyoruz. Narsisizm ve egoizm bunu daha da vahimleştiriyor. Artan rekabet, azalan dayanışma ve empati de insanları yalnızlaştırıyor. Yalnızlık, yakınlık duygusunun yaşanamaması acıyı güçlendirici bir etki gösterir. Kronik ağrılar belki de tıpkı çizikler gibi bedenin ilgi ve yakınlık hatta sevgi isteyen çığlıkları, günümüzde temasın seyrek hale geldiğine işaret eden etkileyici ipuçlarıdır. Görülen o ki ötekinin iyileştirici elinin eksikliğini duyuyoruz.
"Sakın siz de başka erkekler gibi düşünmeyin..." dedi. "Sözlerime başka manalar vermeye kalkmayın… Ben hep böyle apaçık konuşurum... Bir erkek gibi... Zaten birçok taraflarım erkeklere benzer... Belki de bunun için yalnızım..."
Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim... Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim.