Bilinmeyen, insanı bir mıknatıs gibi kendine çekiyor . İnsan tamamen rastlantısal gibi görünen olayların akışı içinde birdenbire daha derin bir anlam, sembolik bir mozaik görebiliyor.
''Oysa hepimiz birer sırça köşkte oturuyoruz, mesele bu. Kanser. Radyasyon kanseri. Gezegen kanseri. İnsanlık gitgide şişerek dev bir kanser tümörü hâline geliyor. Karayolu ağları, demiryolları, gemiler ve uçaklar da kanserin yayılmasını sağlıyor. Ve bu dev tümörlerin altında, asfalt ve parke taşı yolların altında lağım kanalları dolaşıyor dev bir bağırsak sistemi gibi. Kullanılıp atılmış prezervatifler, sidik, hijyenik kadın bezleri, çöp, dışkı ve doğmamış ceninler... Aşağılarda fareler ve bakteriler cirit atarken, yerüstünde güç sahibi adamlar gökdelenlerinde oturmuş, yeni bir dünya savaşına ait masraf ve kâr hesabını yapıyor. Nasıl da sert kabuklu, yapay ve asalak bir hayat yarattık kendimize evrende... Nasıl da gezegenin kesesinden zenginliyor, şişiyor ve kendimizi üstün görür havalara giriyoruz.''