"Refleks olarak doğruldum ama hemen yatağa dönüp gözlerimi kapattım. Her saniye sinir sistemimde onun adı dolaşıyor, gittikçe büyüyor ve kanımı dolduruyordu. Tekrar doğruldum, çantayı indirip o eski mektupları baştan sonra okudum. Uzun mektubu hakkında ne hissettiğimden ya da nasıl yanıt vermem gerektiğinden emin değildim. Mektuplarına baktıkça onu görmek istediğimden emin oluyordum ama böyle hissettiğimde ona yazıp yazmamam gerektiğini bile merak ediyordum. Gözlerimi beğendiğini söylediği anı düşündüm. O anın her saniyesini zihnimde yeniden canlandırdım. Gözlerimi gerçekten beğenmişti. Anısı göğsümde duruyordu. Acı aynı anda hem iyi hem de kötüydü. Hareket edemiyordum. Belki de ondan başka bir şey istiyordum, daha fazlasını. İçimde bir şey kök salıyordu, kelimelerle ifade edemeyeceğim bir şey. Kökleri derinlere iniyordu. Yüzüstü döndüm ve suratımı yastığa gömüp bir gelip bir giden karanlıkta Kojima'yı düşündüm."
"Bazı şeyleri yaşarken, bazılarını da öldükten sonra anlayacağız. Ama bunun ne zaman olduğu gerçekten önemli değil. Önemli olan tüm acıların ve üzüntülerin bir anlamı olması."
"Orada tek başıma öylece dururken etrafıma baktım. İşte oradaydım, yazın başlangıcında, tam ortasında, o sabah Kojima ile buluştuğum yerde duruyordum. Aynı yer olduğunu biliyordum ama aynı gibi gelmiyordu."