Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Onur Ç.

"Beni biçimlendiren aygıtı ne çevremde ne de ırsiyetimde bulabiliyorum; ömrüme karmaşık bir filigran basıp geçen meçhul merdanenin eşsiz tasarımı, ancak, yaşam kâğıdı sanatın lambasıyla aydınlatılırsa fark edilebiliyor."
Reklam
Onur Ç.
@ikonoklast·Bir kitabı okumaya başladı
Konuş, Hafıza
Konuş, HafızaVladimir Nabokov
8.7/10 · 55 okunma
96 syf.
·
Puan vermedi
·
5 saatte okudu
Pastoral Senfoni
Pastoral SenfoniAndré Gide
7.8/10 · 4.526 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Bir kötülük, dalgaya dönüşmüş bir kötülük, dile getirilemez, kavranılması imkansız bir kötülük dalgası alanda kaynamaktaydı; bu kötülük elli bin, yüz bin ağızdan kusuluyordu, bu kötülüğü herkes duymaksızın, hatta kötülük olduğunun bilincine bile varmaksızın birbirine haykırmaktaydı; buna rağmen yine herkes, cehennemi çağrıştıran bir
Reklam
"..ve küçük yaşlarımdan beri beni ilgilendiren deliliğin boyutlarına ne denli gerçek ve ne denli cesur atılımımı düşünüyorum. Yaşamımda elde edebildiğim bir tek başka boyut var: Kimsenin sahip olamadığı bir boyut. Cesaretleri yetmediği için sahip olamadıkları bir boyut. Kendi kendilerine kıyamadıkları için, yaşam boyunca sürüklenip çıkamadıkları aklın boyutları. Deliliğin derin boyutunu tanıyorum, diyorum. Akıl ve delilik arasındaki o ince çizgiyi. Önümde açılan puslu Akdeniz'in gökyüzüyle birleştiği ufuk çizgisi gibi. Denizin nerede bittiği, gökyüzünün nerede başladığının belirlenmediği sınır çizgisi gibi. Artık kimse karşıma çıkıp, bana bencil olduğumu söylemesin. Her "ben" bencildir, her "kır" kırsal olduğu gibi."
"ve bana geceler yetmiyor. günler yetmiyor. insan olmak yetmiyor. sözcükler, diller yetmiyor. bir an balkona çıkıyorum. güneşin berlin yapıları gerisinde nasıl batmaya uğraştığını görüyorum. insanlar arabalarını park ediyor. renkli, yeni arabalarını. park ediyorlar ya da hareket ediyorlar. yaşlandıkça insanlarla aramdaki uçurum büyüyor. arabalardaki, uçaklardaki, resmi dairelerdeki, otobüslerdeki, dükkanlardaki, caddelerdeki insanlarla aramdaki uçurum. eşyalarla da öyle. yolculuklara dönüyorum. kentlerden sakladığım resimlere. duramam. artık bundan böyle acıları mutluluk olarak nitelendirmeye karar verdim. yaşamımın en mutlu anlarında da aynı güçle acıyı duymadım mı. ve acıların ötesinde bir beklenti vardı: kendi dünyamın beklentisi. kendi odamda içebileceğim sabah çayının beklentisi..kimse senin kadar güzel, hiç kimse senin kadar canlı gitmedi ölüme. dün uzun süre balkonda oturdum. ağaçların tepeleri görünüyor. bugünlerde yavaş yavaş çıplaklıklarından sıyrılmaya çalışan ağaçların. zaman zaman kendimi tüm insanlıktan daha güçlü duyuyorum, ama kendimi aynı anda çıplaklıklarından sıyrılmaya çalışan ağaçlar kadar da bırakılmış duyuyorum. özellikle ben'in, ben'i bıraktığı anlarda. ya da ikisi bütünleştiğinde. ve birdenbire, şimdiye dek hiç algılamadığım bir duygu gelip beni buluyor: bırakılmışlığın tadı..duramam.."
"Tecrübeden sonraki idrak evvelkinden çok daha pahalıdır."
Birini buldun bile Samimciğim, kaldı 4.
"Dünden beri bu notları toplayıp "Simeranya" adında bir kitap çıkarmayı düşünüyorum. Onu parça parça ilhamlar ve düşünceler halinden kurtarıp bir plâna göre yeniden yazmak daha iyi olacak. Böyle bir kitap sayılı bir kaç adamı düşündürebilirse hedefine varır. Vaktiyle "Maldoror Şarkıları"nın tercümesi buna bile muvaffak olamadı ve muharririn de, mütercimin de adını yapraklarıyla birlikte soldurdu. Bu tecrübem, benim gibi kendisine sosyal bir varlık sebebi tedarik için, maddi ihtiyacı olmadığı halde, bir sigorta şirketinin ve bir bankanın idare meclisi âzalıklarından başka işi olmayan bir amatörün, yazı hayatına misafir olarak bile girip çıkamıyacağımı göstermeye yeter mi? Türkiye'de "Comte de Lautreamont'u" tadacak beş kişi bile bulunmayacağına inanmam."
"ben yalan arayan zekânın gözlere verdiği ağır hareketi bilirim. çok az yanılmışımdır. bakış evvelâ sağa ve sola doğru kayar. arama başlamıştır. sonra göz bebeği yukarıya doğru bir kavis çizip aksi istikamete iner. sonra da tam karşı tarafa bakar. donuktur. bulamamıştır. iki üç defa kırpılır. korku çırpınışı. yalan aradığının sezilmesi ve aranan yalanın bulunmaması korkusu. nihayet bütün yüzde, gergin çizgileri gevşeten bir kurtuluş hareketi. yalan bulunmuştur. gizlenen sevinç, dudakların ucunda belli belirsiz bir gülümseyiştir."
212 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.