Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Damla
Damla
@imbookhunter
92 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Agatha’nın Anahtarı Kitabının İncelemesi
Agatha’nın Anahtarı | Ahmet Ümit
Herkese iyi akşamlar dilerim. Bugünün kitabı Ahmet Ümit’ten Agatha’nın Anahtarı. Artık hepiniz biliyorsunuzdur ki Ahmet Ümit’in kalemini çok seviyorum. Bu kitaptaki öykülerden birkaçı o kadar güzeldi ki üzerine bir roman dahi yazılabilirdi. Ama bazı hikayelerde aynı hissiyatı alamadım. Olayı hemen çözünce benim için bir tadı kalmıyor. Kitabı genel olarak ele almam gerekirse yüzde doksan beş oranında kitabı beğendim diyebilirim. Yüzde 5’lik kısımda da pek sevemediğim hikayeler yer alıyor. Ama bana soracak olursanız, bu kitap da okunmalı. Son kitabı Kayıp Tanrılar Ülkesi’ni okuduktan sonra bu kitap bana biraz yetmedi. Çünkü son kitap o kadar büyük bir eser ki. Hala zirvede benim için. Bu yüzden daha önce yazılmış bir kitaba bu gözle bakmak gerek. Ahmet Ümit her yazdığı kitabıyla kalemini bir üst seviyeye taşıyan yazarlarımızdan. Polisiye türü şu an hala ayakta ise bu Ahmet Ümit’in sayesindedir.
Gece Yolcuları Kitabının İncelemesi
#okudumbitti #kitapyorumu
Murat Yıldız | Gece Yolcuları
Herkese iyi akşamlar dilerim. Bugün sizlere Murat Yıldız’ın yazdığı Gece Yolcuları adlı kitabı tanıtacağım. Güzel bir serüvenden çıkmış gibi hissediyorum. Seri olsaydı eğer diğer kitaplarını da alırdım kesinlikle. Olaylar Gordios adında yatılı bir okulda gerçekleşiyor. Bir zamanlar gözlemevi, şifahane ve müze olarak da kullanılmış bir okul. Gizemli ve ürkütücü olan bu okul öğrencilerin bilmediği bir gerçeği saklıyor. Her okulun müdürü olduğu gibi bu okulun da bir müdürü de var tabii ki. Fedâi Karakan tam tamına baş belası bir müdürdü. Kurallar kurallar..Sürekli konan yasaklar..Yasakların en ilginci de okul binalarından birine girişin yasak olması. Yüzyıllar boyunca kimse oraya girmemiş. Girmesine de izin verilmemiş. Olayları baştan sona anlatmak isterdim ancak spoiler vermekten korkuyorum. Bu yüzden kısa keseceğim. Yazarın dil ve anlatımı sade ve anlaşılır bir şekildeydi. Kitapla ilgili tek beğenmediğim şey betimlemenin az olmasıydı. Betimleme aşığı biri olarak Gordios’u ve yaşanan olayları derinlemesine yaşamak isterdim. Betimleme eksiği olduğunu düşünüyorum. Ama onun dışında benzetmeler ve üslup gerçekten güzeldi. Erdal Efendi’ye Bay Filch denmesi çok yerindeydi, tipleme gözümde o kadar iyi canlandı ki Murat Bey’in kalemine sağlık. Böyle kitapların devamını bekliyorum. Fantastik ve bilim kurgu tarzında Türk yazar sayısı az. Biraz daha görmek istiyoruz
Ay Işığı Sokağı Kitabının Yorumu
#okudumbitti #kitapyorumu
Herkese iyi akşamlar!
Size tekrardan Stefan Zweig kitabıyla geldim. İlk iki hikaye o kadar güzeldi kiiii. Stefan Zweig’in kitaplarında çok beğendiklerim arasına girdi💙
Okur Takip Önerileri
Sineklerin Tanrısı Kitap Yorumu
#okudumbitti #kitapyorumu
William Golding | Sineklerin Tanrısı
Uzun bir aradan sonra yine sizlerleyim. Herkese iyi akşamlar dilerim. Umarım iyisinizdir, şükür ben iyiyim. Bugün Modern Klasikler Dizisi’nin ilk kitabı olan Sineklerin Tanrısı’nın yorumuyla karşınızdayım. Açıkça söylemem gerekirse ben bu kitaba çok ön yargılı bakmışım. Ağır bir anlatımı olduğunu düşünmüştüm. Ama yanılmışım, hem de çok. Arka kapak yazısını okuduğumda ada nasıl cehenneme çevrilecek merak içindeydim. Çocuklar talihsiz bir şekilde o adaya düştüklerinde tek başlarına hayatta nasıl kalacaklar diye düşündüm. İlkte bir birlik olup, görev dağılımı yapmaları daha sonra kendilerine bir şef seçmeleri çok şaşırtıcıydı benim. Adaya uyum sağlayıp, avcılık yaptılar. Ateş yakıp biz buradayız mesajı vermek istediler. Bazen çok korktular, etraflarında hortlak olduğunu düşündüler. İçlerinden en sevdiğim çocuk sanırım Simon’dı. Nedenini sorsanız söyleyemem ama😂 Aç kalmamaları için avlanmaları lazım biliyorum ama yazar anne domuzu gördükleri sahneyi öyle betimlemiş ki. Hayvana çok üzüldüm. Yavru domuzlar annesiz kaldı😅 Neyse sadede geleyim. Sineklerin Tanrısı gerçekten keyifli bir kitaptı. Diğer klasik kitaplara göre biraz daha kalın ama rahat okunan bir dili vardı. Yazardan okuduğum ilk kitaptı. Yazarın anlatımını sevdim, belki ilerde başka bir kitabını da okurum. Yeni kitap yorumlarında görüşmek üzere, kendinize iyi bakın💙
#sineklerintanrısı #williamgolding
Yakıcı Sır Kitabının İncelemesi
#okudumbitti #kitapyorumu
Bugün yine bir Stefan Zweig kitabıyla karşınızdayım. Kitabı çok severek okudum. Spoiler vermemek adına çok yorum yapmayacağım. Amaaa Edgar çok masumsun cidden🥺 Her şeye çok meraklısın ve bence çok eğlenceli bir çocuksun. Bir yetişkin tarafından sayılmak gerçekten senin için çok özeldi anlayabiliyorum. Keşke karşındaki kişinin başka amaçları olmasaydı😅 Roman tadında kısa bir hikaye okumak istiyorsanız buyurun alın
Oz Büyücüsü Kitabının İncelemesi
#okudumbitti #kitapyorumu
Herkese merhabalar! Bugünün kitabı Oz Büyücüsü. Küçükken hikayesini okuduğum, filmlerde ve çizgi filmlerde sıklıkla karşımıza çıkan Oz Şehri’ne gidip geldim. Doroty, Toto, Teneke Adam, Korkuluk ve Korkak Aslan ile çok güzel bir yolculuk geçirdik. Okuması çok keyifli bir kitaptı. Hiç sıkılmadım. Kardeşimde çocuk klasikleri şeklinde olanı vardı. İkimiz birlikte oturup okumaya başladık. Tabi ki kardeşim daha erken bitirdi Ama ikimizde severek okuduk. Bence reading slump’a giren varsa bu kitaba bir şans verebilir. Çünkü yolculuğu yarıda bırakmak istemiyorsunuz. Tavsiye ediyorum
Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
#okudumbitti #kitapyorumu
Herkese merhabalar!
Yine ve yine bir Stefan Zweig kitabıyla karşınızdayım. Bu kitap benim için ne iyiydi, ne kötü. Çok severek okuduğumu söyleyemem. Ama kitap kötü değildi sadece sanki cümleler birbirini tekrar ediyor gibiydi. Bu yüzden kitabı okurken bunaldım. Kitap 2 hikayeden oluşuyor. İlk hikaye en uzunu ve kitaba ismini veren hikaye. Aslında güzel başlamıştı. Daha sonradan ilerleyişi güzel olmadı. Son hikayeyi beğendim Zaten biliyorsunuz, modern klasikler oldukça kısa. Bu kitapta haliyle inceydi. Kısa sürede bitirdim. Sizinle arka kapak yazısını paylaşayım.
“Stefan Zweig, bu kez gündelik yaşamın içinde yatan gizil bilgeliği keşfe çağırıyor okurunu. Kahramanımız, duyduğu taşkın merakla Paris’in nehir gibi akan kalabalığına karıştığında kentin ona nasıl sürprizlerle yanıt vereceğinden habersiz görünüyor. Sherlock Holmes bakışıyla insan portrelerini çıkarırken birden gözleyen ile gözlenenin, av ile avcının, öğreten ile öğrenenin yer değiştirdiği baş döndürücü bir çalkantı içinde buluyor kendini. Ya da tam tersi, bu kez Viyana Prater’de, durağan ve süslü yaşamından gündelik yaşamın sıradanlığına kaçan bir kahramanda özgür aşkı, toplumun kaygısız doğasını hatırlayışı okuyoruz. Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma ve Prater’de İlkbahar, Zweig’ın en küçük ilişkilerin içine nüfuz eden, en sıradanın içindeki zenginliği gören gözlem yeteneğine çarpıcı iki örnek.”
Genç Bir Doktorun Anıları Kitabının İncelemesi
#okudumbitti #kitapyorumu
İyi akşamlarrr! Yeni kitap yorumuyla karşınızdayım. Öncelikle söylemem gerekiyor ki, bu kitaptan çok çekiniyordum. Yazardan okuduğum ilk kitaptı ve nedense ağır bir dili varmış izlenimi oluşmuş gözümde. Ama okuyunca anladım, ön yargılı davranmamam gerekiyormuş. Kitap oldukça sade bir dille yazılmış. Son 2 bölüm dışında bütün bölümleri çok hızlı okudum. Okurken keyif aldım. Son 2 bölümde yavaşlamamın nedeni biraz karmaşık bulmamdı. Notları tam kavrayamadığım için birkaç defa okumak zorunda kaldım. Onun dışında gayet güzel bir kitaptı Genç Bir Doktorun Anıları. Arka kapak yazısını sizinle paylaşayım
“Devrim zamanı Rusya… Karakışı aratmayacak kadar soğuk, kasvetli bir eylül günü, tıp fakültesinden yeni mezun olmuş bir doktor, şehirde çoktan unutulmuş geleneklerin ve boş inançların hüküm sürdüğü uzak bir kasabaya gelir. Devrim, büyük şehirlerin merkezlerinde hayatı ve zihniyetleri altüst ederken, bu genç doktor ülkenin ücra bir bölgesinde kadercilikle ve batıl inançlarla zorlu bir mücadeleye girişir. Zor bir doğum, hassas bir cerrahi müdahale, uzaktaki bir hastaya ulaşabilmek için şiddetli bir kar fırtınasına rağmen göze alınan bir yolculuk, ağrılarını dindirmeye çalışırken morfinman olan bir meslektaş… Genç doktorun gündelik hayatında karşılaştığı bütün zorlu sınavlar, Bulgakov'un elinde olağanüstü güçlü bir anlatımla, dram sınırlarında gezinen bir dokunaklılıkta öykülere dönüşür.”
Ninatta’nın Bileziği Kitabının İncelemesi
İyi akşamlar! Yine bir Ahmet Ümit kitabıyla karşınızdayım. Ninatta’nın Bileziği farklı tarzda yazılmış bir kitaptı. Bir solukta bitirdim kitabı. Bu kitabı ilk yolculuk yaparken durakladığımız bir yerdeki kitapçıda görmüştüm. Çok fazla ilgimi çekmişti. Daha sonra alırım diye ismini kaydetmiştim. Yolculuktan dönünce ilk işim kitapçıya gidip bu kitabı almak oldu. Dayanamadım Ama iyi ki almışım diyorum. Yoksa Nuvanza ve Ninatta nasıl kavuşacaktı? Topladım teker teker 12 boncuğu, dizdim hepsini. Artık kavuşabilirsiniz güzel aşıklar. İlkte yargıladım Ninatta’yı. Ama kendisi de dedi zaten. Benim kadar kimse yargılayamaz beni diye. Haklıydı. O yüzden yargılamayı kestim. Bekledim onunla Nuvanza’nın dönmesini. Çok bekledik. Ama kavuşturdum sonunda onları
Kayıp Tanrılar Ülkesi Kitabının İncelemesi
İyi akşamlar! Bugünün romanı Ahmet Ümit’ten Kayıp Tanrılar Ülkesi. Ahmet Ümit’in okuduğum bütün kitaplarını beğendim ancak bu kitapla yazarın kalemi devleşmiş resmen. Kitap mitolojik ve ideolojik bilgiler içeriyor. Mitolojiyle ve ideolojiyle normalde hiç ilgilenmem. Ama bu kitabın kalemi öyle bir yazılmış ki, çok ilginç bilgiler öğrendim. Mitolojiye merak sardım da diyebilirim. Zeus Altarı’nı o kadar merak ettim ki. Bergama’yı, Berlin’deki müzeyi çok görmek istiyorum. Umarım bir gün gidip görebilirim. Keşke ilk yapıldığı yerde olsaydı, gitme şansım o zaman biraz daha fazla olurdu. Kitaba kendimi o kadar kaptırmışım ki, sanki bir film izler gibi her sahne gözümde canlandı. Kitap için çokça uğraşıldığı, araştırmalar yapıldığı o kadar belli ki. Resmen emek kokuyor. Her ayrıntı düşünülmüş.
Spoiler olabilir.
Kitabın başından beri katilin naziler olmadığına emindim. Bir ara Tobias da topa girdi ancak onun da kötü biri olmadığına emindim. Aileden biri yapıyordu bu cinayetleri ama bu kadarını düşünemedim açıkçası. Ağzım açık, olanları okudum. Peter’in sevgilisi Kitty, Peter’in babası kalp cerrahı dediği zaman benim jeton düştü.
Spoiler bitti.
Gerçekten çok zekice yazılmış bir kitap. Çok severek okudum. Yeri hep ben de ayrı kalacak. Şiddetle öneriyorum.
Rahel Tanrıyla Hesaplaşıyor Kitabının İncelemesi
İyi akşamlar herkese
Umarım iyisinizdir, ben yine bir kitap yorumuyla geldim. Stefan Zweig’in Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor kitabını okuyup bitirdim. Kitap 3 hikayeden oluşuyor. İlk hikaye kitabın adıyla aynı. Bu hikaye hariç, son iki hikaye gerçekten harikaydı. En son hikaye tek başına bir kitap dahi olabilirdi. Ölümsüz Kardeşin Gözleri, bu kitapta en beğendiğim hikaye oldu. İlk hikayede benim hoşuma gitmeyen birtakım şeyler vardı. Hikaye pek sevmediğim bir tarz ve üslupta yazılmışAma son iki hikaye bu kitaba olumsuz yorum yapmamı engelliyor. Bir sonraki kitap yorumu Ahmet Ümit’ten gelecek. Kitabı o kadar sevdim ki, neyse neyse Kitap yorumumda detaylıca anlatırım. Şimdi burayı işgal etmeyeyim. Yeni kitap yorumlarında görüşmek üzere
Zacharius Usta Kitabının İncelemesi
İyi akşamlar!
Bugünün kitabı Jules Verne’den Zacharius Usta. Açıkçası bu kitaba hep ön yargılı yaklaşmıştım. Alalı baya bir zaman oluyor. Ancak daha teni okuyabildim. Ön yargılı yaklaşmamın sebebi, ağır bir kitap olduğunu düşünmemdi. Sanki okuyunca yarım bırakacakmış gibi bir his vardı içimde. Ama o kadar yanlış düşünmüşüm ki, kitap çok akıcıydı ve konusu oldukça ilgi çekiciydi. Zacharius Usta’nın elinden çıkan saatlerin sebepsiz yere durmasına neden olan şey neydi? Bu sorunun cevabını kitapta öğreniyoruz. Fantastik bir kitap olan Zacharius Usta, bilimle manevi değerler arasındaki çatışmayı gözler önüne sermektedir. Güzel bir kitaptı, severek okudum. Yeni kitap yorumlarında görüşmek üzere
Korku Kitabının İncelemesi
Herkese iyi akşamlar!
Bugün okuduğum kitapla karşınızdayım. Korku’ya başladığımda ilk sayfalarda konu beni içine çekmişti. Ortalara doğru biraz bunaldım gibi. Aslında kitaptan değil de, karakterin davranışlarından kaynaklı bir bunalma bu. İçimden artık evet yaptın bir hata ama söyle de kurtul diyip durdum O söylemedikçe ben gerildim. Kitabın sonu gerçekten çok iyiydi. Böyle bir son bekliyordum, nedense içime doğmuştu. Sonu böyle bitmemiş olsaydı, asla bu kitabı beğenmezdim Yeni kitap yorumlarında görüşmek üzere.
Bin Muhteşem Güneş Kitabının İncelemesi
İyi akşamlar!
Nasılsınız, umarım iyisinizdir. Beni sorarsanız, ben iyiyim. Eski okuma düzenime döndüm sayılır. Biraz da bunun sevinci var içimde. Bir süredir reading slump’taydım. Şimdi hızlı bir giriş yaparak kitap okumaya başladım. Bin Muhteşem Güneş’i sürekli okumak istiyordum. Bir türlü nasip olmamıştı. Hep gözümün önündeydi. Dayanamayıp
Kara Keşiş Kitabının İncelemesi
Yeni bir kitap yorumuyla karşınızdayım. Kara Keşiş, Anton Çehov’dan okuduğum 2. kitap sanırım. Stefan Zweig kitaplarına alışınca Çehov biraz farklı geliyor bana. Zaten farklılar tabi de, Çehov’u okurken biraz daha yavaşlıyorum. Akıp gitmiyor kitapları. Altıncı Koğuş’u okurken daha fazla zevk almıştım. Bu kitabın da konusu ilginçti. Sevmedim diyemem ama böyle çok da sarmadı beni. Yine de sizin takdirinize bırakıyorum. Okuyan varsa yorumunu benimle paylaşırsa çok sevinirim.
Kitabın arka kapağındaki yazıyı sizinle paylaşmak isterim.
“Öykü, görkemlilik kuruntusuna kapılan vasat biliminsanı Kovrin’le ilgilidir. Bu genç adam kendisinin bir dâhi, Tanrı’nın seçilmiş kullarından biri olduğuna inanmaktadır. Yazar bu öyküsünde delilik ile dâhilik arasındaki olası ilişkiye dikkat çeker.
Çehov 1890’lı yılların başında, rüyasında tarlaların üzerinde uçan uğursuz bir kara keşiş görmüş, uyandığında onun hakkında yazmaya karar vermişti. Ortaya çıkan öykü, kimi zaman entelektüellere yönelik bir hiciv, kimi zaman da Çehov’un kendi korkularının alegorisi olarak değerlendirildi.”
