Düşünüyorum, hangisini daha çok sevdim. Hangi hikaye daha çok yer etti zihnimde, ruhumda... Hani öyle olur ya bir hikaye daha çok etkiler sizi. Daha bir içinde hissedersiniz kendinizi. "Çiğdemleri Solan Bozkır" kitabında birini diğerine tercih edemedim. Hepsi birbirinden güzel, doğal ve sıcaktı.
Bu dil, bu lehçe, bu şive... Aradığım, söylediğim, anlattığım bu dil.
Belki de ilk defa okuyacaksınız bir Abdal'ın hikâyesini. İlk defa o düğünlerdeki şen şakrak saz çalıp oynayan insanların dertlerine ortak olacaksınız. Malatya'dan Erzurum'a, Kırşehir'e doğal insan manzaraları görüp dillerinin lezzetini tadacaksınız.
İnsanları yaşadığı konuştuğu gibi bir kitaba sığdıranbilmek ne hoş... Hikâye okumayı seven herkese tavsiye ederim.
İyi okumalar.
İmdat Avşar'la tanıştığım ilk kitap, "Çiğdemleri Solan Bozkır" oldu. Kitapta birbirinden güzel on beş hikâye bulunmakta. Adında da geçtiği gibi hepsi de bozkırın hikâyeleri...
Öğretmen-yazar olan Avşar, Kırşehir'de doğup büyümüş, öğrenimini de burada yapmıştır. İlk görev yeri de yine memleketidir. Anadolu'nun çeşitli yörelerinde de görev yapmış, bozkırı yakından, yaşayarak tanımış bir yazardır.
Bundan dolayıdır ki hikâyeleri, görev yaptığı yörelerin, oranın insanlarının hayatlarıdır aslında... Onların seviçleri, hüzünleri, adetleri, inançları, dertleri, varlıkları-yoklukları hikâyelerde güzelce işlenmiş.
Yazarımızın sohbet havasındaki üslûbu, konuşma aralarında geçen yöre halkının şiveleri ayrı bir samimiyet vermiş hikâyelere. Böylece anlatılanları birinci ağızdan dinlemiş gibi oluyorsunuz.
"Çiğdemleri Solan Bozkır"ı çok beğendim ve okumanızı tavsiye ederim.
"İçli bir bozkır rüyâsıdır" -demiş Ali Akbaş kitap için..
Çiğdemleri Solan Bozkır 160 sayfadan oluşan, içerisinde 13 hikâye barındıran, Kesit Yayınları'na ait şahane bir eser. Okuduktan sonra, bu kitabı bu zamana kadar okumadığınız için kendinize biraz kızacaksınız.
Âdem'in ve Güççük Bekteş'in hayatlarını, Muhterem'in flütle imtihanını, Deli Osman'ın Tufan'a attığı tokadı, Şahan Emmi'nin ettiği duâyı, Hacı Duran'daki çaresizliği, Haydar ile Destegül'ün aşkını, Bağdat'ın gözyaşlarını; Hamdi Kirve'nin saflığını, Reşit'in zorlu aklını, Rahman Dayı'nın özlemini, İsmâil'in aksak ayağını, "Kendisi Giden" Hacı Dede'yi, Vahide Ebe'nin kıblesini, Yaşar Çavuş'un çavuşluğunu kendi üslubuyla yoğurup; Anadolu insanının yaşadığı zorlukları, çektiği çileleri, önüne çıkan engelleri bazen gülümseterek bazen de gözyaşı döktürerek okutturan İmdat Avşar'ın kalemine hayran kaldığımı belirtmek isterim. Herkes pek çok yabancı hikâye yazarına âşinadır, fakat İmdat Avşar'ın hikâyelerini okumayalar bu dünyadan eksik ayrılacaklardır.
Bu yazıyı yazdıktan sonra hemen diğer kitabı "Soğuk Rüya" eserine sarılacağım.
Hem akademik anlamda, hem dil ve üslûp anlamında çok başarılı olan birinin kaleminden çıkan bu kısa hikâyeleri okumanızı şiddetle önerir, kitabı okumamı sağlayan Oğuzhan Saygılı hocama teşekkürü bir borç bilirim. #İmdatAvşar #ÇiğdemleriSolanBozkır #KitapŞuuru #kitapsuuru