Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Umudun varoluşu
Yağmurlu bir günde Umutlarımın direncini kazandım Üşüyen bedenimde İçinde sıcak bir umut var Gayem, Sevgim, Güvenim, Bu kalabalık şehirde anlam buldu Öyle bir umut ki benimkisi Geçmişin de bir adabı var İstikbal yolunda yürüyen bu umudum Hiçbir geçmiş değiştiremez Çünkü umut her zaman Geleceğe ışık tutar Karanlık, geçmişe nam salar #ozgun
Hoşgörüsüz inançlılar
Kimilerine göre neredeyse kadının varoluşu, kadının direkt, erkeğinse dolaylı şekilde günahkârlığına sebep; yani kadın, günahın kendisidir. Kadının her eylemini, uzvunu, fizyolojisini, aksesuarını... geçelim efendim, geçelim, sonu salt varlığına varıyor. Bu nedenle bu kimselerin sahip olduğu inançların altında kadına dair makuliyetle çerçevelenmiş iyi niyet aramak gereksiz. Çünkü yoktur. Olsa olsa sinsilikle çerçevelenmiş Gogol'un hikâyesindeki o Portre vardır gerçeklerinin altında, lanetli...
Reklam
Schopenhauer özetliyor: Hiçliğin o keyifli dinginliğini yok yere bozan bir olay diye niteleyebiliriz hayatımızı. İnsan varoluşu bir tür hata olmalı. İnsan varoluşuyla ilgili şöyle söylenebilir: Bugün kötü, yarın daha da kötü olacak ve en kötüsü olana dek de böylece sürüp gidecek..
Harf İnkılabı Maziye İlan Edilen Bir Savaş mı?
İnsanlar kelimeler üzerinden düşünür, düşündükleriyle üretir, ürettikleriyle var olur. Filozof ‘dil varlığın evidir’ demiştir. Varlığın evi yani insanın kendi manasını fehmetme yolunda muhkem bir dayanak! Kelime ne kadar vasi olursa muhayyile o kadar zengin olur, çünkü zihindeki manaların cümlecikler halinde insanın dilinde her varoluşu bir
Gözümü açtığım günden bu yana dünya kaç kez döndü bilmiyorum. Şimdi yine gün batmakta; çıplak ayaklarımla, hiç tanımadığım birinin sohbetinde. Yeniden doğuşun coşkulu ayak sesleriyle kalbimin orta yerine kurulmuşken, zihnimin köşelerinde kalmış ne varsa azat etme zamanı. Bir fincan kahvenin dinginliğinde, bir şarkının “Kimseye etmem şikayet…” sözleriyle, bir yudumda varoluşu, yeniyi ve başlangıcı bulma vakti. Müzik hiç durmasın. Yeni bir gün başlıyor… resimyukle.io/r/moVJAM4lTr m.youtube.com/watch?v=yQNOCwh...
Potansiyelini bilen ve bunu hayata geçiremeyen, varoluşu kısıtlanan her birey, kırgın ve öfkelidir. Çünkü insan; yaşama ihtimali olup yaşayamadığı her şey için kırgın, var etme ihtimali olup var edemediği her şey için de öfkelidir.. - Tunç Tataker
Reklam
27 Mart 2024 Uluslararası Tiyatro Bildirisi
SANAT BARIŞTIR... Yazan: Jon FOSSE, Norveç, oyun yazarı Her insan benzersizdir ve yine de diğer herkese benzer. Elbette dış görünüşümüz başkalarından farklıdır, bu tabii ki iyidir, ancak içimizde, her birimizin sadece kendisine ait olan bir şey vardır -kişiye özgü olan. Bunu kişilerin özü ya da ruhu olarak adlandırabiliriz. Ya da kelimelerle hiç
Karalama (Naçiz' Hane)
Bazen de yalnızlık değildir... Bi şiiri har vurup harman savurmak için... Acıyı haykıranlardan olmak da değil aslında... Yer altı edebiyatının edebiyat içinde değerlendirilmemesi canını sıkabilir bir insanın... Ya da yere düşen bir insan düşünün ki, gücenmesin diye ulu orta gülmemeyi etikten sayan diğerleri; kahkahalarını sonraya sakladığı için göğsünün orta yerine oturmuş bir Nietzsche' si olabilir insanın... Gerçi Nietzsche' nin çok fazla kullanılması da üzebilir insanı... Zaten bizler ya da yazarlar ya da çizerler bir şekilde çayın varoluşu üzerine kafa yormasından daha önemli değildir bu durum... Ama yine de Nietzsche bir çaydan daha fazla yalnız olabilir... Hayır bu sefer yazılmayacak yalnızlık adına... Çünkü Dali' nin "sürrealizm benim" demesi ve İspanyol Franko' sunu faşist ilan etmesinden daha önemli değil... Her ne kadar ülkesi gibi kalabalığın içinde yalnız kalma cesaretini içinde barındırsa da, Dali bir deliydi ve akıllılık para etmiyordu 1950 Avrupasında... Velhasıl yalnızlıktan daha güzel dertler edinebilir bir insan... En sevilen dolma kalemin tükenmesinden, boşa harcanan zamandan, son anda bittiği anlaşılan bir otobüs kartından, yok edilen özgürlükten, giderilmesi zor şiddet duygusundan, internet faturalarının birikmesinden, ayranını gevreğine denk getiremeyen bir İzmirliden, hayatı boyunca kendi maaşıyla bir ev alamayacağını bilen bir işçinin yaşadığı pazartesi sendromundan, yaz sıcağında yaklaşan bir regl döneminden, ekmeksiz yemek yiyemeyen bir insanın gece çok sevdiği bir yemeğe gözleri yaşlı bakarkenki o dramatik sahneden... Daha önemli değildir yalnızlık...
Sosyal medyada rastladığım anonim bir paylaşımda şöyle yazıyordu: "Kendini sevmek bencillik değildir. Kendinizi nasıl seveceğinizi öğrenene kadar başkasını sevemezsiniz." Oysa kendimizden önce başkalarını sevmemiz istendi hep. Bu yüzden ne kendimizi, ne de başkalarını gerçekten sevebildik. "Grubunu, partini, kurumunu,
Sovyet yönetmen Andrei Tarkovski, 10 Temmuz 1984 günü Milano’da yaptığı basın toplantısında, artık ülkesine dönmeyeceğini, ancak hangi ülkede kalmak istediğine henüz karar vermediğini açıkladı. 52 yaşındaki yönetmen, 20 yıllık sinema uğraşında altı büyük film gerçekleştirebildiğini, ülkesini, dilediği yoğunlukta çalışma olanaklarına erişemediği
361 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.