Potansiyel farkındalığı.
Potansiyelini bilen ve bunu hayata geçiremeyen, varoluşu kısıtlanan her birey, kırgın ve öfkelidir. Çünkü insan; yaşama ihtimali olup yaşayamadığı her şey için kırgın, var etme ihtimali olup var edemediği her şey içinde öfkelidir.
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Reklam
Yıldızlı
Her birimiz geçmiş dertlerimizin ürünüyüz; endişeli olduğumuzda da gelecektekilerin… İnsan olma hastalığının muğlaklığına ve belirsizliğine, birçok belirgin başkası eklenir; tüm bunlar bize, yaşamın mutlak bir emniyetsizlik hali olduğunu, büsbütün geçici olduğunu, kazai cinsten bir varoluşu temsil ettiğini haber verir. Ama yaşam bir kaza ise, bireyde kazanın daniskasıdır o zaman.
En üstün ve en nadir başarı, bilinmeyeni keşfetmek, inanılmaz olanı açığa çıkarmak değil gündelik varoluşu, herkese açık olan olasılıkları, tüm zenginliğiyle insan ruhundaki potansiyelin en verimli şekilde gerçekleştirilmesini araştırmaktır.
Sayfa 258Kitabı okudu
Descartes'in metodolojik şüphe vasıtasıyla keşfettiği 'cogito'ya da 'ben', aslî ben değildir. Aksine o, bu dünya içinde olmanın çöküşünün ardında kalan yıkıntının parçasından başka bir şey değildir. Çünkü, bu dünya içinde olduğumuzun en iyi garantörü, insanı bütün boyutlarıyla kuşatan şahıs bir Tanrı şuurudur. Bu garantörü fark etme sayesinde insan, dünya içindeki kendi yerini kavramaya başlar. Düşünceyle özdeş olan Varlık, aklın tanrısallaştırılmasıdır. Bu da, zamanın ve Tanrı'nın gerisinde kalan yalınkat bir ilkedir. Dolayısıyla cogito, varoluşa egemen olamaz; çünkü o, varoluşun bir alçalmasıdır. Varoluşu, mantıksal önermelerden çıkarılmış bir sonuç gibi görmek, işin başında işlenen bir hatadır. Aksine düşünce, varoluşu kesinlikle yaşantıdan çıkarır. Asli 'ben'den söz edebilmemiz ve varoluşun bir alçalması diyebileceğimiz cogito yerine, olmak(to be)'tan bahsedebilmemiz demek, bu dünya içinde bulunuşumuzun çöküşüne asla izin vermeyecek, diri, şahıs olan Tanrı'nın dayanak olması anlamına gelir. Bu Tanrı ile insan arasındaki ontolojik mesafeyi, kesinlikle salt düşünce kapatamaz. Aşkın bir Tanrı ile diyalog halindeki insanın bilinci, varoluşun bir alçalmasına tekabül etmeyip, hayatın zenginlik ve açılımlarının farkında olmaya karşılık gelir. Oysa Tanrı Varlıkla özdeşleştirilirken, bunun korrelatının da insanda tesis edildiği açıktır.
İnsan, varoluşu için son derece elverişsiz görünen koşullara uzun süre dayanabilir. Kanolarını veya aletlerini yapmak için odun bulamayan, yakıt olarak yalnızca balina yağıyla, içecek olarak da yalnızca kar suyuyla geçinen insanlar Kuzeyin uç kesimlerinde uzun süre yaşamıştır. Amerika'nın güney ucundaki Ateş Toprakları yerlileri, koruyucu giysileri veya kulübe denilebilecek bir barınakları bile olmadan sağ kalmayı başarmıştır. Güney Afrikalı yerliler, tehlikeli hayvanların cirit attığı kurak düzlüklerde gezinmektedir. İnsan, Himalayaların eteklerindeki Terai'nin ölümcül koşullarına ve tropikal Afrika'nın bulaşıcı hastalıklarla dolu sahillerinede göğüs gerebilmektedir.
Sayfa 247
Reklam
516 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
Marquis De Sade, kimine göre deli, kimine göre dahi; kimine göre sapık, kimine göre gerçekçi, ama bence en çok bir filozof. Tıpkı diğer filozoflar gibi bir öncü. Bir fark yaratmanın bedelini de ödemiş elbette. Kapatılarak. Her türlü haneye konuk olmuş. Konuklukları bir ölümle sonuçlanmama sebebi elbette zengin nüfuslu aristokrat bir aileye mensup
Aline ve Valcour: Felsefi Roman (1. Cilt)
Aline ve Valcour: Felsefi Roman (1. Cilt)Marquis de Sade · İthaki Yayınları · 202315 okunma
260 syf.
8/10 puan verdi
VAROLUŞSAL SANCI: BULANTI
Felsefi roman kitap kategorisinin kült eserlerinden biri olan Bulantı; bir entelektüelin gün boyunca yaşadıklarının, ruhunda yarattığı metafiziksel sızıları tetikleyişini, bu sancıları anlamlandırma çabalarını ve hayatı algılayış şeklinin temellerini nasıl sarstığını anlatan güzel bir eser. Romanın kahramanı, hayata, insanlara ve varoluşa
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202122.7k okunma
·
Not rated
Bu kitabıyla Çehov Bozkır’da yapılan yolculuğu dokuz yaşındaki bir çocuğun gözünden anlatmış. Eğitimi için annesinden ayrılıp dayısı ile birlikte yola koyulan Yegoruşka capcanlı bir dünyada bulur kendini. Bu yolculukta bütün hiyerarşisi ve adetleriyle Rus toplumunun farklı katmanlarından insanların; tüccarların, din adamlarının, köylülerin, işçilerin ve arabacıların arasına karışır. Dayısı ve peder ile birlikte çıktığı yolculuğa daha rahat edeceği düşünülerek Katar‘la devam ettirilmiş. Katardaki arabacılar, onların hayat hikayeleri, yolculuk süresince yaşananlar Yegoruşka‘nın gözünden resmedilmiş. Rus yaşam biçiminin ve ruhunun canlı imgelerinin gözümüzün önüne getiren şiirli bir dille tasvir edilen bozkır, renkleri, sesleri ve kokularıyla hikayenin ana karakterlerinden biridir adeta. Üzerine yolculuk eden insanlardan bağımsız, kendi yaşamını sürer, soluk alıp verir. Çehov Bozkır‘la insan varoluşu arasındaki paralellikler aracılığıyla doğa ile insan arasında simbiyotik bir ilişki kurmuştur. Çehov’un bu eseri yaratıcılığının dönüm noktası olarak kabul edilir. Herkese keyifli okumalar dilerim.
Bozkır
BozkırAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20193,519 okunma
238 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 14 days
Uzun İhsan Efendi’nin Düşü
Bir süredir inceleme yazmıyordum. Bunun sosyal, siyasal ve ekonomik sebeplerine girmeden önce inceleme yazmak isteyen fakat eli bir türlü kaleme gitmeyen birini düşledim. Kitap okuma ve inceleme amacıyla bir araya gelen bir toplulukta neden eskisi kadar inceleme yazılmadığını, içerikten görselliğe doğru gidişi ve rüzgârın nereden estiğini anlamaya
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048.2k okunma
Reklam
Bir insanın yerini başka birinin almasının olanaksızlığı anlaşıldığında, varoluşu ve yaşama devam etmesi büyük bir sorumluluk halini alıyordu. Kendisini özlemle bekleyen bir insana veya bitmemiş bir çalışmaya karşı sorumluluğunu fark eden bir insan yaşamını asla çöpe atamıyordu. Varoluşunun "neden"ini bildiği için tüm nasıl"lara katlanabilir hale geliyordu.
Bu dünyada ve nefis eşliğinde öte dünyayı ve ruh planında ki varoluşu duyabilmek, Hz. Adem babamızın ödeviydi. Bu ödev aynıyla bize de miras kalmıştır. İnsan bu dünyada o yüzden muvahhidane mukimdir.
Sayfa 32
Her birimiz geçmiş dertlerimizin ürünüyüz; endişeli olduğumuzda da gelecektekilerin... İnsan olma hastalığının muğlaklığına ve belirsizliğine, birçok belirgin başkası eklenir; tüm bunlar bize, yaşamın mutlak bir emniyetsizlik hali olduğunu, büsbütün geçici olduğunu, kazai cinsten bir varoluşu temsil ettiğini haber verir. Ama yaşam bir kaza ise, birey de kazanın daniskasıdır...
Metis Yayınları
Potansiyelini bilen ve bunu hayata geçiremeyen, varoluşu kısıtlanan her birey, kırgın ve öfkelidir. Çünkü insan; yaşama ihtimali olup yaşayamadığı her şey için kırgın, var etme ihtimali olup var edemediği her şey için de öfkelidir.. - Tunç Tataker
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.