Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Birisi uzun bir süre ve inatla bir şey gibi g ö r ü n m e k isterse, sonunda bundan başka bir şey olmak zor gelecektir ona. Her insanın mesleği, hatta sanatçılarınki bile ikiyüzlülükle, dışarıdan bir taklitle, etkili olandan kopya çekilmesiyle başlar. Her zaman bir sevecenlik maskesi takınan biri, sonunda onlar olmadan sevecenlik ifadesinin elde edilerneyeceği güleryüzlü ruh halleri üzerinde bir güç kazanır - ve sonunda bu ruh halleri de onun üzerinde güç kazanır, kendisi güleryüzlü o l u r.
Sayfa 47
Gerçi acıma g ö s t e r i l m e l i d i r , ama o n a s a h i p o l m a k t a n kaçınılmalıdır: çünkü mutsuzlar öylesine a p t a l d ı r l a r ki, onların nezdinde acıma göstermek, dünyanın en büyük iyiliğidir. - Belki de mutsuzların bu gereksinimi aptallık ve zihinsel bir eksiklik olarak, felaketi beraberinde getiren bir tür akıl hastalığı olarak (Rochefoucauld da böyle kavramış görünüyor) değil de tümüyle başka ve daha düşündürücü bir şey olarak anlaşıl dığında, bu acıma duygusuna sahip olmak istemeye karşı daha güçlü bir uyarıda bulunulmalıdır. Daha çok kendileri ne acımisın d i y e ağlayıp bağıran ve bu yüzden durumları nın dikkati çekebileceği anı kollayan çocukları gözlemlemek yerinde olur; hastalada ve ruhsal rahatsızlığı olanlarla ilişki içinde yaşandığında bu yakınmaların ve inlemelerin, mutsuzluğun sergilenmesinin, aslında orada bulunanlara a c ı ç e k t i r m e k amacını güdüp gütmediğini sorar insan kendisine: sonra da berikilerin dile getirdiği acıma, zayıflar ve acı çekenler için bir tesellidir, görürler ki tüm zayıflıkianna karşın en azından hala b i r g ü ç l e r i v a r d ı r : a c ı ç e k t i r m e g ü c ü . Mutsuz kişi acıma gösterisinin onun bilincine çıkarttığı bu üstünlük duygusundan bir tür haz elde eder; kendini beğenmişliği kabarır, hala dünyaya acı çektirecek kadar önemli biridir. Dolayısıyla acınma özlemi kendinden haz alma özlemidir, üstelik yakınlarına zarar verme pahasına; kendi özgün benliğini, olanca saygısızlığıyla gösterir insanlara: hiç de Rochefoucauld'nun dediği gibi "aptallığıyla" değil.
Sayfa 45
Reklam
İçimizdeki canavar kandmimak ister; ahlak beyaz bir yalandır, o bizi parçalamasın diye. Alılakın kabullerinde yatan yanılgılar olmasaydı, insan hayvan kalırdı. Fakat böyle yapmakla, insan kendini daha yüksek bir şey olarak kabul etti ve kendine daha katı yasalar koydu. Bu yüzden hayvanlığa daha yakın kalmış aşamalara karşı bir nefret duyuyor: kölelerin eskiden bir insan-olmayan olarak, bir eşya olarak horgörülmeleri bununla açıklanabilir.
Sayfa 40
Hiç kimse kendi edimlerinden sorumlu değildir, hiç kimse kendi özünden sorumlu değil dir; yargıda bulunmak da bir tür adaletsizliktir. Bu durum, bireyin kendi kendisi hakkında yargıda bulunması için de geçerlidir. Bu ilke güneş ışığı kadar aydınlıktır ve yine de bu rada herkes gölgeye ve hakikat dışına geri çekilmeyi tercih ediyor: sonucundan korktuğu için.
Sayfa 39
Gerekli olanı isteme, zararlı olandan kaçınma duygusu ol madan, bir şeye doğru yönelme ya da bir şeyden uzaklaşma dürtüsü, hedefin değeri hakkında bilgili bir değer biçmenin eşlik etmediği bir dürtü bulunmamaktadır insanda. Biz daha en başından mantıkdışı ve bu yüzden adaletsiz varlıklarız ve b u n u b i l e b i l i r i z : en büyük ve en çözülemez uyum suzluklarından birisidir bu varoluşun.
Sayfa 28
Bir düşünürü umutsuzluğa düşürebilecek şeylerden biri de, mantıkdışı olanın insanlar için gerekli olduğu ve mantıkdışı olandan birçok iyinin doğduğu bilgisidir. Mantıkdışı olan, tutkularda, dilde, sanatta, dinde ve genel olarak yaşama değer kazandıran her şeyde öyle sağlam bir biçimde yerleşiktir ki, bu güzel şeylere iflah olmaz bir biçimde zarar vermeden onlardan çekip almak mümkün değildir onu. İnsan doğasının salt mantıksal bir doğaya dönüştürülebileceğine inanabilenler, pek naif insanlardır yalnızca; ama bu hedefe yaklaşınanın dereceleri olsaydı, bu yolda neler neler yitirilmeyecekti ki! En akıllı insan bile zaman zaman yeniden doğaya, yani t ü m ş e y I e r k a r ş ı s ı n d a k i m a n t ı k d ı ş ı t e m e l t u t u m u n a ihtiyaç duyar.
Sayfa 32
Reklam
Kendinde şey olarak dünya değil, tasarım (yanılgı) olarak dünyadır böyle anlam yüklü, derin, harika olan, mutluluğu ve mutsuzluğu bağrında taşıyan.
Sayfa 26
Güzelliğin ağır oku. En asil güzellik türü bizi birdenbire çarpmaz, fırtınalı ve sarhoş edici saldırılarda bulunmaz; tersine en asil güzellik, neredeyse farkında olmaksızın yanımızda taşıdığımız, ağır ağır içe işleyen ve yine kimi zaman bir rüyada karşılaştığımız, ama en sonunda, uzunca bir süre yüreğimize özenle yerleştikten sonra bize tamamen sahip olan ve gözlerimizi yaşlarla, yüreklerimizi tutkuyla dolduran türden bir güzelliktir.
R ü y a n ı n y a n l ı ş a n l a ş ı l m a s ı . - Uygarlığın en başlarında insan, rüyasında i k i n c i b i r g e r ç e k dünyayı tanıdığını sanıyordu; işte tüm metafiziğin kökeni budur. Rüyalar olmasaydı dünyanın bölünmesi için bir ne den bulunamazdı. Ruh ve bedenin ayrılması da rüyanın en eski kavranışıyla bağlantılıdır, ruh görünüşlü bir beden ka bulü, yani tüm ruhlar inancının ve olasılıkla tanrı inancının da kökeni bununla bağlantılıdır. "Ölü yaşamını sürdürüyor; ç ü n k ü yaşayanlara rüyada görünüyor" : böyle çıkarım yapıldı vaktiyle, binlerce yıl boyunca.
Sayfa 5
"Sen ki kendi kendinin efendisi olmalıydın, kendi erdemlerinin de. Önce den onlar senin efendindi: Ama onlar ancak öteki aletlerinin yanında birer aletin olabilirler senin. Sen ki kendi yanalığın ve karşılığın üzerinde güç kazanmalı ve onları yerinden al- mayı ve yeniden yerine takımayı bilmeliydin duruma göre, yüksek amaçlarının gerektirdiğince. Sen ki her değer vermedeki perspektifsel olanı kavramayı öğrenmeliydin ufukla- nın ötelenmesini, bozulmasını ve görünüşteki teleolojisini ve perspektifsel olana ait her şeyi; karşıt değerler bağlamındaki bir parça aptallığı ve her yanalığa, her karşılığa değen tüm entelektüel kayıpları da. Sen ki her yana ve karşı'daki zorunlu adaletsizliği kavramayı öğrenmeliydin, yaşamın kopmaz bir parçası olan adaletsizliği, perspektifsel olanla ve kendi adaletsizliğiyle koşullanmış olarak yaşamı. Sen ki her şeyden önce gözlerinle görmeliydin, adaletsizliğin nerede her zaman en büyük olduğunu: elbette yaşamın en küçük, en dar, en yetersiz, en ilksel geliştiği ve yine de kendini şeylerin amacı ve ölçütü olarak görmekten ve kendini sürdürmek için daha yüksek, daha büyük, daha zengin olanı gizliden gizliye ve dar kafalılıkla ve aralıksız ufalamaktan ve kuşkulu bir duruma sokmaktan kendini alamadığı yerde sıradüzeni sorununu ve perspektifin ve erkin ve hu- kukun kapsamlılığının birlikte boy attıklarını gözlerinle gör meliydin. Sen ki yeter, özgür tinli biliyor artık hangi "sen ki..."ye itaat ettiğini ve şimdi neyi yapabileceğini, neyi ancak şimdi - yapmaya hakkı olduğunu...
Sayfa 16 - Önsöz
Reklam
Bize en yakın duran kişiler tarafından bile yanlış yargılanırız. İyi dostlar bile bazen gücenmelerini haset içeren sözlerle dile getirirler: bizi tam olarak tanısalardı dostlarımız olurlar mıydı?
Sayfa 222 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Her türlü onur kavgasından ve düellodan yana denilebilir ki, eğer bir kişi birileri kendisi hakkında şöyle ya da böyle söyledi ya da düşündü diye yaşamayı iste meyecek kadar hassas bir duyguya sahipse, sorunu birinin ya da diğerinin ölümüne vardırmaya hakkı vardır.
Çünkü karşısında bu oyun sahnelenen kişi, asıl dikkate alınan oyunun kendisi olduğunu düşünür.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.