Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İrem İnci

Mutluluk aslında bir insanın avuçlarında, gözlerinde, dudaklarında... Ama biz, mutluluk diye öyle şeyleri belliyoruz ki kendimize, onları elde ettiğimizde bu duygunun tatminine erişebileceğimiz yanılgısına kapılıyoruz sürekli. Halbuki mutluluk diye tanımladığımız o somut şeyler, bu duygunun yanından bile geçemiyor çoğu zaman. Çünkü mutluluk bir insan, bir insana iyi gelen bir insan aslında ve bu gerçeği her geçen gün daha fazla unutuyoruz.
Reklam
Birini kendinden daha çok sevip değer vermek intiharla eşdeğerdir.
Çok mu ayıp hâlâ mutluluk istemek? Neyse, zaten hiç hâlim yok.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan gittiği her yere kendini de götürür Bu yüzden döne döne aradığın o iç huzuru bulman imkânsız Avrupa'da, Amerikalarda Hadi gittin diyelim, baş başa kaldığında kaleminle yaranla Ya Ahmet Kaya haklı çıkarsa? Ya memleket hasreti seni sararsa?
Belki de dünyadaki en kötü şey doğmamış olmayı dilemektir çünkü yaşamak istemiyorsundur ama ölmeye de cesaretin yoktur.
Reklam
Neşter Yarası
Kalbimi neşter kesti İğne dikemeyecek İp yeterince uzun değil Yaram kapanmadan bitecek Göğsümden akan kanlar Ruhumu kirletecek Sadece beni değil Benliğimi yok edecek
Dünyanın en ilginç şeyidir gece dörtte uyanık olmak. Her yer çok sessiz ve sakin gözükür o saatte. Bir tek dışarda havlayan köpeklerin sesleri duyulur. Gece dörtler insanın kendiyle baş başa kalabildiği nadir anlardandır. Gerçi o baş başalık her zaman çok da iyi değildir ya! Zihni o saate çok kalabalık ve gürültülüdür insanın. Geçmişi, geleceği... Neyi var neyi yoksa düşünür. Hiç duymayacağı şeylerden pişmanlık duymaya başlar ya da hep pişmanlık duyduğu şeyleri anımsar. Anıları bir anda ona kişisel bir zindan hazırlar. Hayatı üvey evlat muamelesi uygular. Yine de acayip bir şekilde sever insanlar gece dörtleri. Belki de sadece sevdiklerini sanarlar... İnsanoğlu birbirine ve hatta kendine bile gösteremediği yaralarla yüzleşmek için ortak bir saat belirlemiştir. Herkesçe bilinen tek sır gece dörde kadar ayakta kalanlara güneşin hiç doğmadığı, günün hiç aymadığıdır. Çünkü gece dörde kadar ayakta kalanların akılları kendileriyle hesaplaşamadıklarında, kalpleri ise bir türlü vedalaşamadıklarındadır.
Yaşıyorum işte. Bir eksik bir fazla ama asla tam olmayarak.
Zaman yamaçtan aşağı yuvalanıyor, Keskin kayalıklara çarpıyor. Hayat film şeridi gibi akıyor, Anlamlarda takılı kalınıyor. Oysaki insanlık, Ne hayata ne de zaman değer veriyor.
Bir kitap insana umduğundan daha çok şey verebilir. Bir kitap insana arkadaşlığı, hayatı, aşkı ve karşıt görüşleri saygıyla kazandırabilir. Bir insanın aksine ama bir insanınkinden fazla değil. Çünkü kitapları yazanlar da insanlar.
Reklam
Sonuçta, düzenin taraftarı olduğunu iddia edenler yine en büyük düzenbazlardır, değil mi?