O bütünüyle ataerkil olan bir toplumun ortasında ve bütün o eleştiriler karşısında,inandıkları o şeye korkmadan sıkı sıkı sarılmak kim bilir nasıl bir deha ve nasıl bir tutarlılık gerektiriyordu?
İnsanların huzur ve sükunet içinde olmakla yetinmeleri gerektiğini söylemek yararsızdır,çünkü onlar hareket etmek için doğmuşlardır ve diledikleri canlılığı bulamadıkları takdirde onu kendileri yaratırlar.
Belki de, şu sınıfsal sınırları aşma meselesi göründüğü kadar kolay değildir!Aksine,karanlığın içine çılgın bir yolculuktur ve sonunda gülümseyen kaplan olacaktır.
Elinden geleni ardına koymamasına rağmen, insanoğlu hala pisliğini her yere ulaştırmayı başaramadı.Yeryüzü o kadar engin ve hala o kadar boş ki,uygarlığın pis kalbinde bile otların gri yerine yeşil olduğu çayırlar bulabilirsiniz;ararsanız belki içinde somon konserveleri yerine canlı balıklar olan akarsular bile bulabilirsiniz.
"İnsan sadece kendi hayatı için endişe eder,bunun için yaşar sanırdım.Oysa yaşamasına sebep olan tek şey aslında sevgiymiş.İçinde sevgi olan insan, aslında içinden Tanrı'yı taşıyor demekmiş.Çünkü aslında Tanrı sevginin ta kendisiymiş.