Sudan çıkıp karada yaşamaya başlayan hayvanlar, vücutlarında denizden bir parça taşıdılar; çocuklarına da aktardıkları ve bugün bile her kara hayvanının tarihöncesi denizlerdeki kökenine bağlayan bir mirastı bu. Balık, amfibik ve sürüngen, sıcakkanlı kuş ve memeli –her birimizin damarlarında akan tuzlu nehirdeki sodyum, potasyum ve kalsiyum oranları nerdeyse deniz suyundakiyle tıpatıp aynıdır. Milyonlarca yıl önce sessiz sedasız tek hücreli evreden çok hücreli evreye geçmiş bir atamızın vücudunda ilk kez bir dolaşım sisteminin oluştuğu ve bu sistemde henüz sadece deniz suyunun aktığı o günden bize kalmıştır.
Her yılan balığı önünde hiçbir kılavuz olmaksızın dünyadaki yerini arayıp bulur; ne kalıtsal bir pusulası ne de bir mirası vardır, varoluşsal ablamda yapayalnızdır. ... Ve belki de bu nedenle esrarengiz uzaklığıyla yılan balığı bize bu kadar büyüleyici gelir. Çünkü kim olduklarını veya nereden geldiklerini hemen ortaya sermeyen, sırları olan insanlarız ve bizim gibi sırları olanları kendimize daha yakın buluyoruz. Yılan balığının gizli tarafı, insanın da gizli tarafıdır. Tabii bir de dünyadaki yerini arayıp bulmak var. Nihayetinde bundan daha evrensel bir insan deneyimi olabilir mi?