Ölüm Yunus amcamın içini oyuyormuş. Öyle söylüyor. Bunu uzun ve sıkıntılı bir boşluk havasına düştüğü akşam üstü saatlerinde belirsizce göstermeye çalıştı, önceleri hiç anlamadım. Şaşırdım biraz da. Şimdi anlıyorum. Hatta içimdeki bütün o boşluk kuyularının anlam kazandığını, bir varlığa dönüştüğünü duyar gibi oluyorum.
Dipteki kapıdan bir serinlik yaladı geçti ortalığı.
Aslanağızları biraz daha açıldılar. Bahçe musluğu şırıltıyla
akmaya başladı. Eski bir cami avlusunun, kenarlarını otlar
bürümüş bir mescit havuzunun sessizliği geldi, kıvrıldı, uzandı..
Gülerek, sohbet ederek dalgalanan bir insan kalabalığının ortasında ben kendi kendimi arıyordum, içimdeki o yitik insanı arıyordum, idrak edişini o büyülü sürecinde yılları yoklayarak gerilere gittim.
İnsanın kendini açması yeterliydi, insandan insana canlı bir akış başlıyordu hemen, yükseklerden derinlere iniyor, derinlerden tekrar sonsuzluğa yükseliyordu