Otuz Yıl Savaşları'nın, Yüz Yıl Savaşları' nın, bu cehennem görüntülerinin yıkık kentleri, yağmalanmış köyleri, Tanrı'nın gökkubbesi altında insanoğlunun hoş görüsüzlüğünden yakınışı dile getirir
Halklar, kabileler, ırklar ve sınıflar birbirlerine istedikleri kadar yabancı ve düşman olsunlar, bu ortak boyun eğişin ve körü körüne inancın çatısı altında büyük bir toplum halinde birleşmişlerdi
- Johnson’un , “ Silahları ancak benim iznimle kullanabilirsiniz “ diyen mektubu Türkiye’ye postalandığında Başbakanlık koltuğunda Kurtuluş Savaşı ‘ mızın “ Garp Cephesi Komutanı “ İsmet paşa oturmaktaydı. İsmet paşa , Johnson’a , Garp Cephesi ‘ ndeki günlerini anımsatarak , “ Yeni bir dünya kurulur , Türkiye ‘ de bu dünyada yerini bulur “ diye bir çıkış yapmasından hemen sonra , bir parlemento darbesiyle tepetaklak devriliverdi. Bundan sonrasını , 13 Şubat 1965 tarihli New York Times gazetesinden öğreniyoruz : “ İnönü hükümetinin düşürülmesine karar verilmiştir. Demirel , Türkiye’nin siyaset ufkunda yeni doğan bir yıldızdır... “
Bir zamanlar hepimiz, bu dünyada birer yabancıydık. Çevrenize uyum sağladık ve kitleden biri olduk. Normalleştik! Bizimle birlikte bu dünyaya birçok yabancı aynı anda ayak bastı. Bunların büyük bölümü yabancılığını üzerlerinden atmayı başardı, ama ufacık bir azınlık var ki, onlar yabancı kalmaya karar vererek, farklılıklarını korudu. Fakat bunun için ödenmesi gereken fatura bayağı ağır oldu: Onlar artık içekapanık ve yalnızlık içindeki bir yabancıydı. Bilim adamları onlara otist adını verdiler. Yabancılığına da otizm dediler.
Milyonlarca doları, markı bomba yapıp insanları öldürmek icin ayiriyorlar, sonra bunları da yetersiz görüp daha büyüğünü daha gelişmişini nasıl yaparız da daha fazla insanı öldürürüz, diye daha büyük paralar harcıyorlar ve aynı devletler, bu tip hastalıkların insanları göz göre göre yok edip öldürmesi karşısında çaresizlikten yakınabiliyorlar.
Bu tür hikayeler yazmaktan zevk alsam da sonunda üzüldüğümü fark ediyordum. Çünkü ben ne kadar güzel şeyler hayal edersem edeyim gerçek hayatta bunları yaşayamayacağımı hatırlıyordum.
"İnsanın kimsesi yoksa hiçbir yere gidemez. Herkesin, gidebileceği bir yeri olmalıdır. Çünkü öyle bir an olur ki, insanın mutlaka bir yere gitmesi gerekir."