Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
104 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında devcileyin bir böceğe dönüşmüş olarak bulan roman kahramanı Gregor Samsa’yı tanımayan yoktur sanırım. Işıl Kocaoğlan sayesinde bu kez sabah yatağında uyandığında kendini bulamayan, yok olduğunu farkeden bir adamla tanışıyoruz. Bu yok oluş ona, hayatına uzaktan bakması ve inandığı , önemsediği kavramları değerlendirmesi için bir fırsattır. Bakalım kahramanımız bu fırsatı değerlendirebilecek mi? ______________________________________ SPOILER İÇERİR! ______________________________________ Uzun zamandır okuduğum en ters köşe hikayeydi. ‘Bakalım bunlar rüya mı çıkacak?’ ya da ‘Yok olduğu gibi, bir anda belirip yeniden var olacak mı?’ derken karakterimizin aslında bir roman karakteri olduğunu ve ismi bile olmadığını öğreniyoruz. Kurgu içerisinde irade özgürlüğü problemini, ahlakın ilkelerini, görünmez olsanız neler yapabileceğinizi, kendi hayatınızda kendi yerinizi ve kendi yaratıcınız olduğuna inandığınız güçle yüzleşmenizi değerlendirebilirsiniz.
Bir Sabah Uyandığımda Yoktum
Bir Sabah Uyandığımda YoktumIşıl Kocaoğlan · iletişim yayıncılık · 201550 okunma
- Şu düşünceden dolup taşan aklımı, bu öğrendiklerimi, her şeyi… Senden, beni yok etmeni istiyorum. - Daha önce hiç var olmamış gibi yok olacaksın.
Reklam
… gerçeklerden korkuyorsun. Çünkü her şeye gözünü kapatıp etrafını görmezden gelmek, olan bitenle yüzleşmekten daha kolay senin için. … sen , kendini önyargılarının ve alışkanlıklarının hücresine hapsettin.
Fatalizm ?
Aklıma, vücuduma, bana ait olan her şeye hükmediyordu. Benim bir hükmüm yoktu. Bana ait olduğunu zannettiğim kararımın benimle ilgisi yoktu.
Artık farklı bir adamsın. Yok olmadan önceki halini bir hatırla. Düşünmeyi, sorgulamayı sevmiyor, bunu zaman kaybı olarak görüyordun.
Düşünce öldürülebilir miydi? Yok edilebilir miydi, elleri, kolları, bacakları olan bir adamın bir geceden sabaha yok edilebildiği gibi ?
Reklam
Bu saatler hakkında pek fazla bilgim yoktu ama enerjisini onu takan kişiden aldığını öğrenince çok etkilendim. Düşünsene, yalnızca sen onu hareket ettirdiğin sürece çalışıyor. Her şey duruyor hareket olmayınca. Yani sen yoksan zaman da yok oluyor.
Evet insanlar hayatları boyunca ölümü kendilerinden başka herkesle ilişkisi olan bir gerçeklik olarak algılıyorlardı. (…) Ölüm vardı. Anne ve ölüm, baba ve ölüm, kardeş ve ölüm, teyze, amca, arkadaş, yabancı biri diye gidiyordu bu, ama “ölüm ve ben” yoktu.
Düşünce, tüm dünyadan, tüm insanlardan, hayvanlardan, eşyalardan, canlılardan, cansızlardan, filmlerden, kitaplardan, yaşayanlardan, ölülerden, hepsinden, her şeyden daha somut bir şeydi.
Bir insanın kendi hayatına sahip olmadan gözünü bir başkasınınkine dikebilmesi ne tür bir açgözlülük?
Reklam
Sakin ol, çözüme odaklan. O güne dek elde ettiğim tüm başarıları bu dört sihirli kelimeye borçluydum ve bundan sonra da öyle olacağını biliyordum.
“Bu saatler hakkında pek fazla fikrim yoktu ama enerjisini onu takan kişiden aldığını öğrenince çok etkilendim. Düşünsene, yalnızca sen onu hareket ettirdiğin sürece çalışıyor. Her şey duruyor hareket olmayınca. Yani sen yoksan zaman da yok oluyor. Bence bu çok etkileyici.”
“İnsanlar kaldırımlara sığmayarak yol kenarlarına taşıyor, birbirleriyle en ufak bir iletişimleri olmadan, yan yana, bazen neredeyse omuz omuza, anlaşılmaz bir ahenkle hareket ediyorlardı. Hiçbirinin yüzünde belirgin bir ifade yoktu. Dümdüz, sanki gözlerinin önünde yollarını bulmalarını sağlayan görünmez bir çizgi varmış gibi ileriyi takip eden bakışları, dik ve kararlı vücutları, boyalı ve bakımlı saçları, şık elbiseleri içinde tüm varlıklarıyla orada olmalarına rağmen tıpkı benim gibi tuhaf bir yokluk hali içinde, kurulmuş birer oyuncak bebek gibi ilerliyorlardı. Bu durumun daha önce dikkatimi çekmemiş olmasına şaşırmıştım. Benim gibilerdi ve aslında ben de sadece üç gün öncesine kadar onlar gibiydim. Benim yüzümdeki ifade de böyle donuk muydu peki? Birbirlerini görmüyor gibilerdi. Herkes, diğerleri yokmuş gibi davranıyordu. Ben de böyle miydim? Demek o zaman da kimse beni fark etmiyordu. Tıpkı benim de onları fark etmediğim gibi.”
“Aslında, sorun şuydu. Yani, buna gerçek bir sorun denilebilirse... Ona verebileceğim kadarını zaten sunuyordum ama Suzi hep daha fazlasını almayı bekliyordu.”
104 syf.
·
Puan vermedi
Korkulu düşlerden uyandığı bir sabah kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulan roman kahramanını tanımayan yoktur sanırım. Tabii kitap okumak gibi bir derdi olanlar arasında. Bu romanda güzel bir sevişmeden sonraki sabah yatağında uyanıp yok olduğunu fark eden bir adamla tanışıyoruz. İyi bir işi olan, yakışıklı, sağlıklı tam bir beyaz yakalı bu adam yok olup bir düşünceye dönüştüğünü hayata dair bazı gerçeklere aymaya başlar. Çok beğendiğimi söyleyemem romanı ama zaman kaybı olarak da görmedim. Okunur.
Bir Sabah Uyandığımda Yoktum
Bir Sabah Uyandığımda YoktumIşıl Kocaoğlan · iletişim yayıncılık · 201550 okunma
87 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.