Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
- Şu düşünceden dolup taşan aklımı, bu öğrendiklerimi, her şeyi… Senden, beni yok etmeni istiyorum. - Daha önce hiç var olmamış gibi yok olacaksın.
… gerçeklerden korkuyorsun. Çünkü her şeye gözünü kapatıp etrafını görmezden gelmek, olan bitenle yüzleşmekten daha kolay senin için. … sen , kendini önyargılarının ve alışkanlıklarının hücresine hapsettin.
Reklam
Fatalizm ?
Aklıma, vücuduma, bana ait olan her şeye hükmediyordu. Benim bir hükmüm yoktu. Bana ait olduğunu zannettiğim kararımın benimle ilgisi yoktu.
Artık farklı bir adamsın. Yok olmadan önceki halini bir hatırla. Düşünmeyi, sorgulamayı sevmiyor, bunu zaman kaybı olarak görüyordun.
Düşünce öldürülebilir miydi? Yok edilebilir miydi, elleri, kolları, bacakları olan bir adamın bir geceden sabaha yok edilebildiği gibi ?
Bu saatler hakkında pek fazla bilgim yoktu ama enerjisini onu takan kişiden aldığını öğrenince çok etkilendim. Düşünsene, yalnızca sen onu hareket ettirdiğin sürece çalışıyor. Her şey duruyor hareket olmayınca. Yani sen yoksan zaman da yok oluyor.
Reklam
Evet insanlar hayatları boyunca ölümü kendilerinden başka herkesle ilişkisi olan bir gerçeklik olarak algılıyorlardı. (…) Ölüm vardı. Anne ve ölüm, baba ve ölüm, kardeş ve ölüm, teyze, amca, arkadaş, yabancı biri diye gidiyordu bu, ama “ölüm ve ben” yoktu.
Düşünce, tüm dünyadan, tüm insanlardan, hayvanlardan, eşyalardan, canlılardan, cansızlardan, filmlerden, kitaplardan, yaşayanlardan, ölülerden, hepsinden, her şeyden daha somut bir şeydi.
Bir insanın kendi hayatına sahip olmadan gözünü bir başkasınınkine dikebilmesi ne tür bir açgözlülük?
Sakin ol, çözüme odaklan. O güne dek elde ettiğim tüm başarıları bu dört sihirli kelimeye borçluydum ve bundan sonra da öyle olacağını biliyordum.
Reklam
“Bu saatler hakkında pek fazla fikrim yoktu ama enerjisini onu takan kişiden aldığını öğrenince çok etkilendim. Düşünsene, yalnızca sen onu hareket ettirdiğin sürece çalışıyor. Her şey duruyor hareket olmayınca. Yani sen yoksan zaman da yok oluyor. Bence bu çok etkileyici.”
“İnsanlar kaldırımlara sığmayarak yol kenarlarına taşıyor, birbirleriyle en ufak bir iletişimleri olmadan, yan yana, bazen neredeyse omuz omuza, anlaşılmaz bir ahenkle hareket ediyorlardı. Hiçbirinin yüzünde belirgin bir ifade yoktu. Dümdüz, sanki gözlerinin önünde yollarını bulmalarını sağlayan görünmez bir çizgi varmış gibi ileriyi takip eden bakışları, dik ve kararlı vücutları, boyalı ve bakımlı saçları, şık elbiseleri içinde tüm varlıklarıyla orada olmalarına rağmen tıpkı benim gibi tuhaf bir yokluk hali içinde, kurulmuş birer oyuncak bebek gibi ilerliyorlardı. Bu durumun daha önce dikkatimi çekmemiş olmasına şaşırmıştım. Benim gibilerdi ve aslında ben de sadece üç gün öncesine kadar onlar gibiydim. Benim yüzümdeki ifade de böyle donuk muydu peki? Birbirlerini görmüyor gibilerdi. Herkes, diğerleri yokmuş gibi davranıyordu. Ben de böyle miydim? Demek o zaman da kimse beni fark etmiyordu. Tıpkı benim de onları fark etmediğim gibi.”
“Aslında, sorun şuydu. Yani, buna gerçek bir sorun denilebilirse... Ona verebileceğim kadarını zaten sunuyordum ama Suzi hep daha fazlasını almayı bekliyordu.”
Kendimi hem var olan her şeye hükmedecek kadar güçlü bir hükümdar, hem de tüm dünyanın hükmettiği bir soytarı gibi hissediyordum.
Ben aslında yokum, öyle mi? Yok olmadan önce de hiç var olmadım?
76 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.