Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fakirlik belki kadından nefreti doğurmuyor ama en azından onu güçlendirdiği bir gerçek.Erkekler işlerini kaybetmekle ve büyük ailelerini besleyememekle ya da gündemde olan başka pek çok aşağılanmayla karşılaştıklarında “esirlerin esiri” olan kadınlar, onların öfkelerinin ve düş kırıklıklarının ceremesini çekmek zorunda kalıyorlardı.
Nazi Kamplarına
ilk gelişlerinde çırılçıplak soyunmaya zorlanan ve hamile oldukları görülen kadınlar doğrudan fırınlara gönderiliyordu, içinde canlı bir yaşam taşıyan Yahudi kadının bu durumunun fark edilmesi, onun için ölüm kararı demekti.
Reklam
Kadınların karaciğerini delen tutsaklık dönemleri
17. yüzyıl sonlarının modası, kadınların bedenlerini sımsıkı saran bir korse içine hapsediyordu. 20 yaşında ölen bir genç kadına yapılan otopsi sonucunda verilen raporda şu cümleler yer almıştı: "Kaburga kemiklerinin karaciğeri deldiği ve diğer karın organlarının da az çok zarar gördüğü saptandı." Çünkü annesi, genç kızının giyinmesine yardım eden odalıklara, kızının elbise kemerini iyice sıkmasını tembihliyordu...
Sayfa 142Kitabı okudu
Hiç şaşırmadık :))
Nasyonel Sosyalist Parti'nin 1921 kongresinde oybirliği ile alınan bir kararla, kadınların parti liderliğinde ve yönetiminde yer alması önlenmişti.
Sayfa 226Kitabı okudu
Kadından nefret hiçbir zaman tedavülden kalkmamıştır.
Sayfa 150 - İmge KitabeviKitabı okudu
Kıpti Piskopos Nikiulu Johannes, daha sonraları kaleme aldığı olaylar dizisinde Hypatia’yı “halkı ve Roma valisini büyü sanatıyla büyülemek”le suçlamıştı. Akıllı, bilgili ve başarılı bir kadın, o zamanın Hıristiyan inanışına göre ancak bir büyücü cadı olabilir ve şeytanla işbirliği yapabilirdi.
İskenderiyeli Hypatia Yunan filozof, matematikçi ve astronom.
Reklam
1600’lü yılların başında, dünya görüşü ve toplumsal ilerleme yönünden Avrupa’nın en ileri ülkelerinden biri olan İngiltere’de kadın, yerel geleneklerin dışında hukuksal olarak hâlâ hiçbir alanda hak sahibi değildi. Babasının velayeti altında bulunuyor ve evlendiğinde bütün özel mülkleri kocasına geçiyordu. O dönemin bir İngiliz yasa metninde şunlar yazılı: “Kocanın tüm malları kendi mülküdür, kadınınkiler ise evlilikle kocaya geçer.”
Oy hakkı için mücadele karmaşıktı. Seçilme hakkının tanınması bir olguyu açığa çıkarmıştı: Sadece mizojini taraftarı erkekler kadınları aşağılamıyor, bazı kadınlar da en az bu erkekler kadar hemcinslerinden nefret ediyorlardı. Bu kadınlardan biri de kadın hakları savunucularına en ön sırada hücum eden Kraliçe Victoria idi.
Sayfa 206Kitabı okudu
Gerçek korku erkeğin bağımlı bir varlık oluşu
Şair Octavio Paz, " Ve hepimizin anası Havva, Âdem'i cennet düşünden uyandırıyor ve onu, gerçek dünyayla yüz yüze gelmeye zorluyor. Çalışmak, tarih ve ölüm" diye yazıyor.
Sayfa 284Kitabı okudu
Hitler'in gözünde ideal kadın, "sevimli ve saf küçük bir şeydi; yumuşak, tatlı ve aptal"
Sayfa 226Kitabı okudu
Reklam
Bedensel tutkuları yüzünden yarı deliye dönmüş bir keşiş, kurtçukların kemirdiği bir kadın cesedini topraktan çıkarmış ve bu kokuşmuş bedene değdirdiği keşiş takkesini yüzüne gözüne sürerek kadına duyduğu tutkulu özlem hastalığından kesinlikle kurtulacağını ümit etmişti.
İsa, kadınları önceden belirlenmiş yasalara göre değil, onların kadınsı deneyimlerini gözeten ve kendi deneyimlerini onların yaptıklarına katan ölçütlere göre değerlendiriyordu. Musevi topluluğunda bir kadın, sadece bir erkeği çok sevmesi yüzünden taşlanarak öldürülülebiliyorduysa, bu bile niçin bu kadar çok kadının yeni bir din olan Hıristiyanlığa taraftar olduğunu gösteren önemli bir nedendir.
Kadın, ister Tanrısallaştırılıyor ister şeytanlaştırılıyor olsun, aynı derecede insanlıktan uzaklaştırılıyordu. Çünkü hem biri hem de öteki, kadının insan varlığını reddediyordu.
Kendi bedeni üzerinde hak sahibi olmak, kadının bağımsızlığını kazanmasının önkoşuluydu.
Sayfa 245Kitabı okudu
Locke’un
kuramına göre, insanın davranış biçimi doğuştan gelmiyordu; onlar çevresel etkilerin sonucuydu. Zaman içinde olayların bu görüş doğrultusunda yorumlanması, insanlardaki günahkârlık dürtüsünün de doğuştan var olduğu kuramını yıktı. Bu, kadınlar için çok önemliydi. Kadın da erkek gibi doğuşta boş bir sayfa idiyse, onun “aşağılık bir varlık olduğu” da doğuştan getirdiği ya da önceden saptanmış bir karakter öğesi değil, ancak eğitiminin (daha doğrusu eğitimsizliğinin) bir ürünü olabilirdi.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.