Keyfime göre davranma kararımı haklı göstermeye çalışmayacağım ama içinde bulunduğum durumda kendimi hoşlandığım işlerle oyalamanın büyük bir akıllılık hatta bir erdem olduğuna emin olduğum için bu kararı makul buluyorum. Bu yüreğimde herhangi bir intikam ve kin tohumunun kök salmasına engel olmanın yoludur ve hayatımda herhangi bir eğlenceden zevk alabilmem için, öfke uyandıran tüm tutkulardan arınmış bir huya sahip olmam gerekir. Bu, bana işkence edenlerden intikam alma yöntemimdir ve onlara rağmen mutlu olmam, onlara verebileceğim en korkunç cezadır.
Sonuçta kendimi, herhangi birinden nefret edemeyecek kadar çok fazla seviyorum. Nefret etmek, varlığımı sınırlamak küçültmek olurdu; oysa ben onu, daha çok tüm evrene yaymayı isterim.
Özgürlüğün, insanın canının istediğini yapması demek olduğuna asla inanmadım, özgürlük daha çok, yapmak istemediğini yapmamaktır ve devamlı peşinde olup, bazen de yakaladığım sayesinde çağdaşlarımı çileden çıkardığım özgürlük, işte budur.
Onları istemedikleri halde sevebilecektim. Sevgimden ancak insan olmaktan çıkma yoluyla kurtuldular. Madem ki öyle istediler, şimdi benim için yabancı, meçhul ve hiçtirler!
Çatıdan düşen bir kiremit bizi daha kötü yapabilir fakat kötü niyetli bir elin atacağı taş kadar derinden etkilemez. Darbe bazen ıskalayabilir ama niyet asla hedefini şaşırmaz.
Nasıl olduysa oldu, olayların doğal gidişatından çekip alınarak, içinde hiçbir şey seçemediğim bir girdaba yuvarlandım ve şimdiki durumumu ne kadar çok düşünürsem nerede bulunduğumu o kadar az anlayabiliyorum.