Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sık sık aynı kişiye dair çelişkili, yani sevgi ve nefret karışımı duygular besleriz. Bu çelişkinin kaynağının çocuğun ilk hayat evrelerinden biriyle ilgili olması muhte- meldir, söz konusu evrelerde doyum halinden yoksunluk ha­ line geçiş agresif tepkiler uyandırır. Çocuk tarafından kuru­ lan ilk ilişkilerin, sevilen kişilerin kendisine aynı anda haz ve engellenme sağladığı bir zamanda oluşturulması daha son­ ra kurulacak tüm ilişkilerde etkisini gösterir.
Sayfa 34
Sosyal Rol olarak kişilik
Bir kültürün katılımcısı ve bir grubun üyesi olarak her birey kolektif örneklerin etkisine maruz kalır (aynı anda baskı, derin etki ve çekicilik) ve açık ya da kapalı bazı normlara saygı duyar. Başkalarının önünde birçok durumda bizden beklenenlere bağlı olarak kendi imajımızı çizmek zorunda kalırız; gözle­rin üzerimizde olduğunu hissederiz; "Bana bakıyorlar, on­ları kesinlikle hayal kırıklığına uğratmamalıyımf” Bunu, sıklıkla sosyal rolümüz olduğunu düşündüğümüz örnek kişiliği benimseyerek yaparız. Bu rol seçilmiş olmak­tan çok zorla kabul ettirilmiştir, ama onu elimizden geldi­ğince iyi oynamaya çalışırız çünkü bu güvenliğimizi ve iki tarafın da onayladığı statu quo' yu garantiler. Gerçekte, "bu­ rada görünen kişi tamamen biz değilizdir, bu başkalarını o olduğumuz konusunda ikna etmeye çalıştığımız kişidir ya da başkalarının bizi o olduğumuz konusunda ikna etmeye çalıştığı kişidir..."
Sayfa 42
Reklam
Rousseau’ya göre bilinen insan tutumları sosyal kökenlidir ve zaman ile yere göre farklılıklar gösterir. An­cak, kişi ve kolektif arasında gidip gelen değerbilimsel ön­celik çözüme ulaştırılmaz; bu konu, beşeri bilimler içinde sürekli devam eden bir tartışmaya dönüşür.
Sayfa 8
Freud ısrarla “Bireysel psikoloji en başından beri geniş ama ta­mamen doğrulanmış anlamda bir tür sosyal psikoloji olarak kendini gösterir," diye yazar
Sayfa 32
Sosyal psikolojinin Fransa'daki kökenlerine gelecek olursak, etkileşim halinde olduğunu söyleyebileceğimiz iiç temel nokta saptamak mümkündür: - Politik felsefede ve değer öğretisinde, birey-toplum ilişkilerinin merkeze yerleştirilmesi. - İlişkisel yapı ve süreçlerle ilgili değişiklikler; - Amerika’nın katkıları
Sayfa 7
İkiyüzlülüğün tanımı:
Kişilik, daha ikircikli işlevleri de yerine getirebilir ve görüntünün kesin olarak gerekli ya da olmak istenen varlığa taşındığı ikinci derece­ de bir uzlaşma oluşturabilir. Kişi bu durumda yapmacık ve pozitif bir görünümün ardına saklanmaya eğilimlidir. Amacı ya bu şekilde gözle görülür bir çıkar sağlamaya çalışmak ya da kendine (başkalarının fikirlerinden yarar­lanarak) iyi niyetli insan görünümü kazandırmaktır. ikiyüzlülüğün özü işte budur.
Sayfa 44 - Maske olarak kişilik
Reklam
Mead’e göre, insan egosu, davranışlardaki büyük çeşitli­liği anlama ve benimseme yeteneği sayesinde gelişir: “Bu çeşitlilik, kişi için bir nesnedir; ancak belirli bir sosyal bağ­lamda kendisine yönlendirilen tutumları benimser ve uygu­ larsa kişilik haline gelir.” Hareketler ve sözler, diğerleriyle birçok şeyi paylaşmasını sağlayan bir anlam (meaning) kaza­nır. Konuşmak, kendini ifade etmekten ibaret değildir, başka­larından gelecek cevapları öngörme, kendini kısmen onun yerine koyma yeteneğidir. Çocuk, konuşabildiğinin farkına vararak gerçek öznellik haline geçiş yapar, dili daha iyi öğren­dikçe, konuşma konusunda ustalık kazandıkça ve dinleyici sayısı arttıkça çocuk, kişiliğini oluşturur ve Mead’in ifade­ siyle kendini, oyun yoluyla Özdeşleştirdiği “genelleştirilmiş öteki” (l’autre généralisé) perspektifinde görmeye başlar. Bu süreçte, sosyal çerçeveler devreye girer: Kurallar, ör­ nekler, beklentiler; ancak bu perspektifte söz konusu olan salt baskı değildir, bu sosyal çerçeveler çocuğa rol yapma, ve doğal motivasyonlara uygun olarak kontrol ve düzenle­ me yeteneğini kazandırır.
Freud, cinselliğin baskınlığından bahseder ve ilk çocukluktan itibaren nasıl ortaya çıktığını açıklarken, çocuğun ebeveynlerine karşı gösterdiği davranışlarda cinsiyet farklılıklarının.da göz öniindc bulundurulduğunu söylemeye çalışıyordu.
Sayfa 31
M. Sherif, ünlü bir deneyinde insanların birbirleri üze­rinde yarattığı etkinin, istenilen gerçeğe ulaşılmayacak, be­lirsiz durumlarda daha güçlü olacağını ilke olarak ileri sürmüştür. Bir odada toplanan kişilerden üzerinde farklı sayıda noktalar bulunan ekrandaki görüntülere bakmaları ve nokta sayısını yüksek sesle söylemeleri istenir. Noktalar sayılmayı zorlaştıracak kadar fazlalaşınca, kişilerin çevrele- rindekilerin cevaplarına daha duyarlı hale geleceği varsayıl­maktadır.
Sayfa 23
G. Gurvitch’e göre “kitle” somut bir gruplaşma tipini de­ğil, toplumculluğun basit bir şeklini belirtir; başka bir deyişle kitle “birlikte olma”nın, kolektif bağı yaşamanın bir şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Gurvitch ayrıca “kitle” ile “topluluk”u (grubun en değişken şekli) birbirinden ayırır. Kitle kavramı, doğal olarak büyük sayılarda katılımcının varlığından ayrı düşünülemez, ama “mesafeli kitle” ile “bir­leşmiş kitle"yi birbirinden ayırmak gerekir. İlk durumla daha sık karşılaşırız: Hoşnutsuz, ekonomik anlamda zayıf, işsiz gibi sıfatlarla nitelendirilen ve durum ya da çıkarlarının benzerliği sebebiyle bir araya gelen bir kitle söz konusudur. Kısaca, bunlar yalnızca zaman zaman bir araya gelen “po­tansiyel halk”tır.
Sayfa 48
Reklam
Sığınak-kişi
Sığınak-kişinin oldukça yaygın bir başka şekli de yalancı-ciddidir, Kierkegaard tarafından aydınlatılan bu kişi ken­ dini şişirilmiş ve titiz bir tutumla ifade eder; deneyimleriy­ le bu tutumu oluşturduğunu iddia eder, oysa gerçekte bu tutum hayata karşı duyulan şüpheyi, kişinin uyum ve dışa açılma konusundaki yetersizliğini gizler. Bu ciddiyet, duygu­ sal ya da cinsel kaygıların, sosyal ya da politik değişiklikle­ rin sebep olduğu iç ya da dış rahatsızlıkların baskın ihtima­ line karşı oluşturulan savunmadır... Bu ciddi kişi, tutucu ve nefsine hâkimdir, yapmak zorunda olduğu her şeyi dışa­ rıya bir erdemmiş gibi yansıtmaktadır!
Sayfa 45
G. H. Mead'e göre kişilik kazanma ve sosyalleşme - Çocuk kendi varlığının bilincine vardığı ölçüde, kendini diğerleriyle (yetişkinler, arkadaşlar) karşılaştırmaya ve gücünü onlar üzerinde denemeye başlar; ancak öte yan­dan oluşturduğu imaj, tutum ve çıkarlarının yönelimi ve bir normlar bütününe gösterdiği saygı açısından başkalarına aşırı bağımlılığı sürmektedir.
Sayfa 40
Bir başka deyişle, “sosyal psikoloji” başka bilimlere ait kaynaklara başvursa da (statü, rol, tu­ tum, güç...) psikolojidir. J. Stoetzel, aşağı yukarı aynı dö­ nemde sosyal psikolojiyi genel psikolojiden ayırt etmek için, nesnelerinin somut, açıklamalarının kapsamlı oluşunu vurguluyordu.
Sayfa 17
Le Bon’un birey/toplum sorunu karşısındaki tavrı açık­tır: “Kalabalık, ister doğal halde ister organize edilmiş ol­sun, kişinin gerek zihniyetinin gerekse davranışının değe­ rini düşürür; onu kişiliksizleştirir, hipnoz eder, sersemleşti­rir; ayrıca şiddete ve anarşiye, muhtemelen de bilinçsiz bir kahramanlığa iter. Le Bon, kavramsal karışıklıklar ve keyfi değerlendirmeler yoluyla her durumda işleyeceğini düşün­ düğü üç verimli yönelim belirler: - Freud’a başvurmayı gerektiren “Kolektif Bilinçsizlik” - Grubu tamamlayıcı nitelikteki yöneticinin (leadership) işlevi - Kalabalıklar Dönemi’nin başlaması.
Sayfa 10
Liberalce bir bakış açısı olmuş. :D
Tarde'a göre sosyal hayat, gelişimini sağlayan çeşitli buluşların ve ona istikrar getiren bazı taklitlerin birleşimine dayanır. Bu, kurumlar, organizasyonlar ve görüşler için de geçerlidir. Ancak gerçek olan yalnızca bireydir; birey olma­ dan toplum, yalnızca soyut bir kavram olarak kalacaktır. Sosyal psikoloji, kişilerarası psikolojidir.
Sayfa 11
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.