Kimi evde, yemek, yaşamak için yenir. Kimi evde, yemek için yaşanır. Bizim evde ise yemek, muhabbet olsun diye yenirdi. Sofra muhabbet için kurulur, yine muhabbetle kaldırılırdı.
Öyle tozluyum ki bu yeryüzünde öyle dolu ki
denizleri süsleyen bir cesedim sanki
denizler ne ki!
derinde susmayan bu tufan nedir peki
insan neden uğraşır içinin kumaşıula
neden susar, bağırır, ağlar, dağılır
bir taşa neden derdini anlatır durmadan
Yirmi üç yaşında beni bir arada tutan ağacın kökleri sökülüyor, hayatın ortasında kalakalıyorum öylece. Beni taşıyan kap devriliyor, yerlere dökülüyorum.
Normal şeylerin sıkıcı bulunduğu bir devre denk geldik sanırım. Müthiş bir oburluk çağı. Yeni insanın nefsi doymuyor. Sıradanı tükettik. Mutluluk dediğimiz şey sadece anlık. Lunapark treni gibi hızla çıkıp hızla inilen bir yer mutluluk...
Hayatın bozmayı unuttuğu ya da ne yapsa bozamadığı insanlar vardı hâlâ. Dünya arkalarında yıkılırken, onlar kurbağalar gibi nilüfer yapraklarından seke seke sakince uzaklaşıyorlardı enkazdan.
İnsan yanında ölmek için birini arıyorsa bayağı yanlış yerde bence. Ben ölürüm kendi kendime. Kimseye zahmet vermem. Gelir, bulursunuz. Koyarsınız bir mezara. O saatten sonra benim işim değil, top sizde. Yokluğumun derdi sizin derdiniz.