Eğer hakikat, onu tanıyıp tanımadığım umurunda olmaksızın bütün çıplaklığıyla önümde duruyorsa ve bende güvenli bir dindarlık yerine korkudan titreme yaratıyorsa bana ne yararı dokunurdu?
Dünyaca ünlü romancımız Yaşar Kemal’e, “Ün nasıl bir şeymiş?” diye sordumdu bir gün, bilse bilse o bilir diye düşünerek, “Önemli bir şey değilmiş,” dedi. Ondan da bıkılıyor demek.
Ben de öğretmenlik ettim, sanırım en iyi tutumun, öğrencilerin kimi sorularını, bilmiyorum diye yanıtlayıp onlara kitaplar salık vermemdir. Öğretmen öğretmekten çok, düşündürmeye, araştırmaya heves uyandırmalıdır çocukta.
Gök cisimleri büyük bir ağırlık sayesinde uzayda süzülür; kuşlar muazzam bir basınç yardımıyla uçarlar: inancın hafifçe süzülüşü akıllara durgunluk verecek bir ağırlık yardımıyla olur; ümidin en yükseklere tırmanışı tamamen zorluklarla ve sıkıntının baskısı yardımıyladır.
Gururla ve hoşnutluk içinde kendini acıya garketmek, acıyı yok etmek ya da azaltmak için hiçbir çaba göstermemek bilincin sorunlu olduğunun işaretidir.
Acıyı yaratan tanrı insana tıp ve ibadet yoluyla bu acıyla mücadele olanaklarını da vermiştir. İnanan insan sabırlı ve dirençli olmalıdır. Her felaketin ve mutsuzluğun bir ilacı vardır; her acının bir tesellisi bulunur ve mümin acısını ölçüp biçmeye kalkmadan çare aramalıdır.