Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Judeau

Judeau
@judeau
440 syf.
9/10 puan verdi
Aşk Mughalı
salman rüşdi kitaplarına başlangıcımı yaptığım bu kitap; alengirli kurgusu, yoğun betimlemeleri, derin tarihsel altyapısı ve insanı merakta bırakan anlatımıyla muhteşem bir eser. 15. yüzyıl sonları floransa, nino, il machia, ago adlı üç çocuk veba'nın kol gezdiği avrupa'da adamotu bitkisi bulmak için darağacını boylamış cesetlerin
Floransa Büyücüsü
Floransa BüyücüsüSalman Rushdie · Can Yayınları · 2019532 okunma
Reklam
88 syf.
5/10 puan verdi
·
3 günde okudu
ya sev ya terket!?
aslında bahsi geçen her yöntemi farkında olmadan kullanıyoruz. özellikle politikacıların söylemlerini dinleyen biriyseniz kitabı okuyup hangi hileye başvurduğunu rahatça görebilirsiniz.
Eristik Diyalektik
Eristik DiyalektikArthur Schopenhauer · Sel Yayıncılık · 20112,421 okunma
736 syf.
10/10 puan verdi
sempatinin binbir türlü hali
rüzgarın adı fantastik edebiyat içinde kurgu olarak okuyacağınız muhtemelen en ilginç kitaplardan birisi olacaktır. bu ilginçliğin temeli aslında kitabın bir anlatı olarak şekillenmiş olması. kote'nin yaralı halde hanına getirdiği devan lochees, tarihçi, onun efsaneleşmiş kvothe olduğunu anladığında hikayesinin yazmaya koyulur ve böylece
Rüzgarın Adı
Rüzgarın AdıPatrick Rothfuss · İthaki Yayınları · 20193,789 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
128 syf.
5/10 puan verdi
·
3 günde okudu
kitap hakkında nasıl bir yorum yapmam gerektiğini bilemiyorum. okuması zahmetli olmasının yanında kavraması bir o kadar zahmetli bir kitap. tarihsiz anlatımı ve olayların zamanlarda sıçrayışı okuyucunun ana metni anlayabilmesini oldukça güçleştiriyor. lakin buna rağmen bildiğimiz bir gerçek var b. karakteri bir yahudi ve toplama kampında doğmuş. kitabı okudukça bu durumun b.'nin psikolojisi ve dünyaya bakışı üzerindeki etkisini görüyoruz ve nihayetinde bu karamsarlık hali b.'nin sonunu hazırlıyor. kitaba judit'in dahli ile 70. sayfadan sonra başlayan serüven ise kitabın genel halinin tam zıttı konumunda. sayfa aralığını yuvarlayarak 70-90 olarak vereceğim. bu sayfalar arası ise gerçekten muhteşem bir anlatım var. b.'den geri kalan müsveddelerin takibi ve b., judit, keserü üçgenini okumak müthiş bir deneyimdi. lakin bütün bunlara rağmen kitabı tam olarak sevdirtmeyen bir durum söz konusu.
Tasfiye
TasfiyeImre Kertesz · Can Yayınları · 201858 okunma
224 syf.
8/10 puan verdi
Çok acıyan bir yerin var mı? "Yok sanırım," dedim. "Yalnızca ruhun biraz acıyor, değil mi?" "Belki birazcık." "Bırak kaybolup gitsin Trond," dedi. "Hiç dokunma. Hiçbir yerde işine yaramaz zaten." Trond 15 yaşında babasıyla bu konuşmayı yaptığında babasının ruhunda attan düştüğü zamankinden daha derin bir acıya sebep olacağından habersizdi. Öyle ki anısı babasına ilk kez sarıldığı anı içeriyordu. 67 yaşına gelmiş Trond eşinin ölümüyle birlikte münzevi bir emeklilik hayatı yaşamak için Kuğu Gölü adını verdiği gölün kenarındaki küçük bir köye yerleşir. Yaşına göre oldukça dinç olan Trond zamanını buradaki evini düzenlemek ve köpeği Lyra ile dolaşarak geçirirken bir gece duyduğu sesler neticesinde dışarı çıkar ve komşusuyla karşılaşır. Komşusu çocukken tanıdığı Jon'un kardeşi Lars'tır. Bu ilginç tesadüf bizi Trond'un babasıyla geçirdiği en iyi ve aynı zamanda ruhunu acıtıp bunu hiçbir zaman silemeyeceği o yaz aylarına götürür.
At Çalmaya Gidiyoruz
At Çalmaya GidiyoruzPer Petterson · Metis Yayınevi · 20211,112 okunma
Reklam
144 syf.
9/10 puan verdi
Yoktum, doğdum, var oldum, artık yokum.
Eser ilk inanışlardan, İbrahimî dinlere oradan da sorgulayıcı kültüre giden insanlık tarihinde düşünen insanın zihnindeki cehennemi okuyucuya sunmakta oldukça başarılıdır. Kitabın ansiklopedivâri yapısı ve görsel çeşitliliği ise okuyucuya rahat ve akıcı bir okuma imkanı sunuyor. Aslında günümüzdeki çoğu insanın zihnindeki acı çektirici, ateşlerin ve zebanilerin olduğu, insan çığlıkları ve sonsuz döngülerin yer aldığı cehennem tezahürünün temellerinin Ortadoğu'nun nâ-semavî inançlarından beslenerek ancak 4. yüzyıldan sonra ortaya çıkmaya başladığını ve oluşturulan bu asketik cehennem ortamının Hristiyanlık özelinde olmasına rağmen, İslam içinde de bizlere anlatılan türlü hikayelerle aslında mümini korkutarak terbiye etme amacıyla kullanıldığına geniş bir bölümde değinir. Ardından bu korku kültürünün bozulması daha doğrusu artık insanın oluşturulan cehennem ortamına korkmaktan vazgeçmesinden dolayı cehennem algısının yaşadığı dönüşümü kısa ve dipnotsuz lakin doyucu bir dille sunmaktadır. Gerçekten de günümüzde inanan insanlara cennetin güzellikleri mi yoksa cehennem melunluğu mu daha çok anlatılıyor diye düşündüğümde cennet, cehennemi geçen bir figür gibi geliyor.
Cehennemin Tarihi
Cehennemin TarihiGeorges Minois · Kırmızı Kedi Yayınları · 201956 okunma
100 syf.
7/10 puan verdi
Toprak, anadır peki ya okyanus?
Schmitt bir Avrupalı olarak kendi nazariyesinden Avrupa tarihini yazmaya çalışmış. Lakin burada belki döneminin yeni dalgası Annales ekolünün de etkisiyle siyasi tarihin sınırlarını aşıp çatışan iki mefhum üzerinden bir anlatı sunmuş. Mitolojik deyimiyle Leviathan-Behemoth çatışmasını hangisinin en sonunda üstün geleceği çelişkisini Avrupalıların kara ve denize bakışı üzerinden anlatmış.
Kara ve Deniz
Kara ve DenizCarl Schmitt · Vakıfbank Kültür Yayınları · 201850 okunma
251 syf.
6/10 puan verdi
kadınların en güzel tarihi?
İlk olarak kitabı online olarak temin edecekler için bir uyarıyla başlamak istiyorum. Eser röportaj formatında yazılmış tabii ki sorulan sorulara verilen yanıtlar salt şifahi ürünün sonucu değil lakin dipnotların yer almadığı bir eser. Kitabı incelemeye geçersek 250 sayfa boyunca göreceğimiz durum kadının mağduriyetidir. İlk bölüm kabaca homo sapiens sapiensten eskiçağ olarak adlandırdığımız dönemi kapsıyor. Nicole Bacharan daha ilk cümlesinde doğadan gelen bir fark olmadığını dile getiriyor. Lakin ilerleyen sayfalarda kadının hamile kalmasını erkeğe karşı olan mücadelesinde bir etken olarak göstermekten de geri durmuyor(s. 5, 11, 15). Yani Bacharan burada zaten erkeğe karşı mücadelesini kaybetmiş kadının kaybın ardından nasıl daha fazla geri plana itildiğinden bahsediyor. Lakin bir antropolog olarak burada erkek-kadın mücadelesinde erkeğin nasıl galip gelip kadınları yalnızca çocuk üretmek için kullanılan taşıma kabı konumuna indirdiğini taştırması gerektiğini düşünüyorum ki bunu da röportaj formatında yapması imkansızdı. Mesela ensent yasağından bahsediliyor bu insanın yerleşik yaşama geçmesinden önce gerçekleşmiş bir olay en azından mö 12binden eski bir gelenek. Peki böyle bir gelenekte nasıl oldu da erkek yerine kadın değiş-tokuş malzemesi haline geldi sorusuna bir yanıt veremiyor. Bu nedenle de ilk cümlesinde reddettiği "doğadan gelen bir fark yok"un altını dolduramıyor. Kısacası bu eser size tarih boyunca kadının mağduriyeti anlatıp ancak ikinci bölümün sonlarında ve üçüncü bölümde tatmin edici bilgiler vererek kadının kaybettiği haklarını geri kazanma çabasını gösterebilecektir.
Kadınların En Güzel Tarihi
Kadınların En Güzel TarihiMichelle Perrot · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020487 okunma
152 syf.
9/10 puan verdi
bakıp da görür müyüz?
Resim sergisine gittiğimizde çevremizde herkes sırayla resimlere bakar. Bunu rahatça gözlemleyebiliriz kimi bir resme 10 dakika bakar kimi 1 dakika fakat önemli olan bakışın uzunluğundan ziyade bakışımızın gördüklerini yorumlamasıdır. Arasse'de bu kitabında 7 bölümde incelediği tablolarla resmin çizenine ait tek anlamı vardır düşüncesini resmen parçalayarak zihinlerden uzak bir köşeye kaldırıyor. Yazım dilinin akıcılığı da aslında Arasse'yi ciddiye alırken aynı zamanda bu düşüncelerin onun bakarken gördüğü yansımalar olduğunu unutmamamız gerektiğini hatırlatıyor. Bazı yerlerde kendiyle tartışıyor bazı yerlerde kendine hak veriyor lakin yine de yapmaktan vazgeçmediği bir şey gördüğünü yorumlamak oluyor. Yalnızca gördüklerini yorumlamakla kalmayıp bahsettiği mesele hakkında tarihi altyapısını da vererek tarihçi/sanat tarihçisi ayrımını kaldırıp ikisini de içiçe geçirerek 150 sayfalık lakin 1000 sayfanın doyuruculuğunda bir eser takdim ediyor bizlere.
Yakın Bakış
Yakın BakışDaniel Arasse · Metis Yayıncılık · 2015116 okunma
167 syf.
4/10 puan verdi
benim büyük hayal kırıklığım
İki yakın arkadaş, bir evde yaşıyorlar. Bunların arasına kendilerinin yarı yaşında bir kadın giriyor ve hikaye başlıyor. Aslına bakarsanız içeriği muhteşem hikayelerle doldurulabilecek dram dolu bir hikaye olabilecekken biz burada sayfalar boyunca Ender'in ve içerikten anlayacağımız üzere Çetin'in platonikliği ve duygusal sancılarıyla uğraşıyoruz lakin bu sancılar o kadar etkisiz ki platonikliğin ve Nihal'in konumu itibariyle iki moruk için ulaşılmazlığının yansıtılmasının benim üzerimde hiçbir etkisi olmadı. Muhtemeldir ki platoniklik yaşamış birisinde de bu olmamıştır. Hikayeyi akıcı kılan tek şey ana konu içerisine giren yan hikayeciklerdi. Özellikle son bölümler bitse de gitsek dedirten cinstendi. SPOILER! Nihal hamile kalıyor ve kürtaj yaptırıyor, yani 20li yaşlarda ailesini kaybetmiş bir kadın için olabilecek ikinci büyük travma ama bu olay resmen kestirip atılıyor.
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Bizim Büyük ÇaresizliğimizBarış Bıçakçı · İletişim Yayınevi · 20208,1bin okunma
Reklam
112 syf.
6/10 puan verdi
alışılmaması gereken alışkanlık
Kitap hakkında söyleyebileceğim en kısa tanımlama aslında vasat demek olacaktır. Ama burada vasat dememin sebebini açıklamak durumundayım çünkü vasat olmasına rağmen sevdiğim bir kitap oldu. Buradaki vasatlık tanımlaması kitabın edebi yönüne bir göndermedir. 105 sayfa boyunca okuduğumuz hikaye herhangi bir gazetenin 3. sayfa yazısının bize sunabileceği şeyleri sunuyor kurgusal olarak "Ülker Abla" karakteri haricinde birisini görmek namümkün. Lakin okuyucuyu kitaba çeken şey de bu sanırım okuduğumuz hikaye o kadar günlük hayattan ve o kadar tekrar ediyor ki bazı şeyleri görmesek bile ya da görmemize rağmen gözlerimizi kaçırsak dahi tekrar tekrar karşımıza çıkarıyor. Aile içinde ezilen, toplumda umursanmayan karşınıza dikildiğinde gözlerinizi kaçırdığın(m)ız "bazı" kadınları.
 Antabus
 AntabusSeray Şahiner · Everest Yayınları · 20193,547 okunma
224 syf.
7/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Aşiret içindeki Kadın
Kadının sosyal statüsüne tarihsel bağlamda bakarken bu durumu sadece birey olarak kadın üzerinden değil kent kavramı ile ortaya çıkan mülkiyet kavramı ile ortaya çıkan aşiretler üzerinden de kapsamlı etnolojik çıkarımlar yapmaktadır. Bu etnolojik incelemelerin günümüzdeki devamlılığını ve/veya dönüşümlerini ise yıllar boyu bulunduğu Cezayir, Fas, Moritanya gibi bölgelerdeki halkla kurduğu iletişimle kitabına yansıtmaktadır. Böylece 20. yüzyılda dahi kitabına konu olan endogami, miras paylaşımı, kan davası gibi olayları doğrudan yaşamış ya da ilk ağızdan dinleyerek okuyucusuna aktarmıştır. Lakin eserin yazılmasında kullandığı bazı kaynakları 2. Dünya Savaşı sırasında imha edilmiş ve eserini de yolculuğu esnasında hazırladığı için bu bağlamda kaynakça sıkıntısı çekmektedir. Bundan dolayı da okuyucu bu esere güvenini yalnızca anlatıcıya duyduğu güvenle sağlayabilir ki bu durumu da kitabının daha ilk cümlesinde Heredotus'tan alıntıyla açığa vurur. "Ben bana anlatılanlara inanmamazlık etmem... ama bunlara pek inanmam da." diyerek aslında okuyucusuna seslenmektedir.
Harem ve Kuzenler
Harem ve KuzenlerGermaine Tillion · Metis Yayınları · 200639 okunma
72 syf.
8/10 puan verdi
·
6 saatte okudu
Herkes genç ölür
Çocukluğu ve kedisinin yaşlanıp ölmesiyle başlayan kitap yazarın kendi yaşamı gibi olgunlaşıp yaşlanır, ve sonunda kendisinin de eser içinde tartıştığı 'yaş' almak kavramını reddederek genç ölürken kedilerin gençliğine ve döngüsel yaşamlarına değinir. Algımızın dışında varolan zaman ile zamanı somutlaştırdığımız yaş kavramlarını kendi perspektifinde deşerken aslında kendisinin yaşlılığına da bir reddiye niteliği taşıyor eseri. Bu açıdan yazarın beğenmediği tabirle yaşını almış kişilerin okurken daha çok keyifleneceği bir eser olmuş.
Yaşsız Zaman : Kendi Etnolojini Yapmak
Yaşsız Zaman : Kendi Etnolojini YapmakMarc Auge · Yapı Kredi Yayınları · 2017119 okunma
176 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Su ve İntihar
Osamu Dazai, Şiro Hamao'dan sonra okuduğun ikinci Japon klasiklerinden kitabı incelemeye geçmeden önce iki eserde de dikkatimi çeken akıcılık ve basitliği vurgulamak isterim. Modernleşme adımlarının atıldığı bu iki eser de süsten uzak anlatımıyla toplumlarını moderne adapte de oldukça etkili olmuş olmalılar. Esere gelecek olursak 7 hikayeden oluşan yapıtta her hikaye farklı konulara değinse dahi hikayelerde değişmeyen tek kavram melankoliklik olabilir. Bu da 4 defa intihar girişiminde bulunan ve sonunda başarılı olan bir yazarın iç dünyasının doğrudan yansımasıdır. Özellikle Yeşil Bambu'da Yurong karakterinin denize atlayarak intihar etmek istemesi ile yazarın da Tamagava Kanalı'nda intihar etmesi bir tesadüf değildir. Hikayelerde geçen deniz ve göllerin bir şekilde intihar edilecek bir konum olarak gösterilmesi; hem Yurong'un hem de Kannai'ın suyu bir intihar aracı olarak görmesi yazarın intiharının perde arkasını oluşturur. Lakin bütün bu kasvet ortamına ve melankoliye rağmen hikayeler iç karartmak yerine aile bağları, güven, aşk gibi konularda aydınlatıcı çıkarımlar yapmaktadır. Çeviri olarak aklıma takılan mesele ise neden yeşil bambu adının verildiği eserin fransızca ve ingilizce çevirileri mavi bambu şeklinde geçiyor orijinal adına ise ulaşamadım nedeni hakkında bilginiz varsa yazabilirsiniz.
Yeşil Bambu ve Diğer Fantastik Öyküler
Yeşil Bambu ve Diğer Fantastik ÖykülerOsamu Dazai · İthaki Yayınları · 20212,761 okunma
265 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
sahtekar?
İlk olarak kitabın başlığından kitabı Alexander Dumas'nın Demir Maske'si gibi düşünenler olabilir bu yüzden uyarı niteliğinde bunun böyle bir kitap olmadığını mikrotarihçiliğin büyük nimetlerinden yararlanılarak arşiv temelli bilgilerin edebi bir sunumu olduğunu söyleyerek incelemeye başlamak istedim. 14. yüzyıl ortalarında Siena'da yaşayan bir tüccarın Cola di Rienzo'nun ilettiği mektupla kendisinin aslında 1316 yılında öldüğü düşünülen Babasının Ölümünden Sonra Doğan I. Jean adlı Fransa kralı olduğunu öğrenir. Böylelikle kahramanımız Giannino di Guccio'nun 38 yıldır büründüğü Sienalı tüccar bedeninden kurtulup I. Jean olarak hakkı olan tahtı geri alma çabasını okumaya başlarız. Yazar burada Giannino'nun hapisteyken yazdığı ve kendi otobiyografisi olan yazıları kullanır ki 6. bölümde bu Istoria adıyla sunulan eserin nasıl bir süreçten geçtiği ve ne kadar güvenilir olduğunu da sorgular. Yazarın kitabı sunumu aslında bir roman gibidir hikayenin akışı kafa yormayacak şekilde kronolojik ve 6. bölüm hariç yalın ve akıcıdır. Lakin bu yalınlık ve akıcılığın bilimsellikten uzak anlamına gelmediğini cümle aralarında değindiği ve insanı yormayan detaylardan ve arada okuyucuya sunduğu royal touch ve kralın eldivenini vermesi gibi sembolik ortaçağ davranışları okuyucuya dönemi tanıtmakta oldukça fayda sağlamaktadır. Son olarak kitap benim okuduğum en akıcı ve tatmin edici mikrotarihçilik örneklerinden biri ülkemizde bu alandaki çalışmalar oldukça az umarım ilerleyen yıllarda bu tarz eserler üretebiliriz.
Kendini Fransa Kralı Sanan Adam
Kendini Fransa Kralı Sanan AdamTommaso Di Carpegna Falconieri · İthaki Yayınları · 201519 okunma
128 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kitabı alırken ne arkasındaki kısa özeti ne de içeriğiyle alakalı bir şeyi okumaya tenezzül etmiştim, almamdaki tek gaye kapağının güzel olmasıydı. Bu sayede daha önceden hiç okumadığım Japon edebiyatına girişimi İthaki'nin güzel kapak tasarımı sayesinde yapacaktım. Kitabı ediniş serüvenimin ardından kitabı çok fazla sevdiğimi belirterek, aynı zamanda yine İthaki'nin bastığı "Yaban Kazı" ve "Yeşil Bambu ve Diğer Fantastik Öyküler" kitaplarını da almıştım bu kitabı sevmem onları okumam için de motivasyon sağlayacaktır. İçindekiler kısmına baktığımda yalnızca iki bölüm, Şeytan'ın Çırağı ve Onları Öldürdü mü?, olduğunu görünce devam eden bir hikaye sanmıştım ki zaten ilk bölümün bitime bir kaç sayfa kala "hmm demek ikinci bölümde artık adamın, Eizo, suçu itiraf mektubu biterek ve biz o mektup üzerinden bazı olayları birleştirmeye başlayacağız" diye düşünürken bir anda farklı bir olaya geçmiş olması ilk bölümü ikinciye göre daha az sevmeme neden olmuştu. Sanki o itiraf mektubu yarım kalmış hissi yaratmıştı lakin üzerine biraz düşününce ve ikinci bölümü de yavaş yavaş okumaya başlayınca yazarın adetinin bu olduğunu rahatça kavrıyorsunuz. Yazarın zaten özel hayatında hukukla olan doğrudan bağlantısı öykülerini yazarken genellikle kullanılan tanrısal bakıştan ziyade kendi bir davasını anlatıyormuş hissi veriyor ve bu şekilde zaten ikinci öyküde yer alan avukatı Sherlock Holmes/Arsen Lüpen'den ayırıp günümüz dünyasındaki herhangi bir avukat durumunda görebiliyoruz.
Şeytanın Çırağı
Şeytanın ÇırağıShiro Hamao · İthaki Yayınları · 20216,5bin okunma
Reklam
128 syf.
6/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Zerdüşt
Nietzsche bize kendini anlatmak istemiş neden Almanlardan nefret ettiği, niçin dine karşı olduğunu, kadın düşmanlığını, geçimsizliğini... İdealleri olanlara savaş açmış, insanın zaaflarından arınması gerektiğini bu yüzden de putlarını (ideallerini) yıkıp "üst" insan olması gerektiğini. Yüksek egosunun bir yansıması olarak bu yolda insanın yol göstericisi ise kendi Zerdüşt'üdür.
Ecce Homo
Ecce HomoFriedrich Nietzsche · Doğu Batı Yayınları · 20209,8bin okunma
88 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kulluk
Kitap genel olarak Halil İnalcık'ın edebi dilinden uzak özellikle ilk iki bölümü sanki İnalcık patronaj meselesi ile ilgili araştırma yaparken aldığı notların bir ahenk oluşturmadan peşi sıra eklenmesi gibi okurken aşırı sıkıyor lakin sayfa sayısının azlığı bu durumu sineye çekmemizi sağlıyor. Kitap hakkındaki diğer eleştirim içindeki farsi şiirlerin türkçeleştirilmemesi evet bazılarını İnalcık transkript etmese de açıklamış lakin bu o şiirin bir bütün olarak algılanmasına yaramıyor sadece göndermelerden bahsediliyor. Bunlar dışında eser İnalcık'ın klasik Annales etkisinde ele alınıp patronajla birlikte şairlerin ve Osmanlı patronluğunun sosyolojik temelini ortaya çıkarıyor.
Şâir ve Patron
Şâir ve PatronHalil İnalcık · Doğu Batı Yayınları · 2019644 okunma
152 syf.
8/10 puan verdi
Akademik katkısı ve içeriğinin dili bakımından oldukça ağır bir kitap sayfa sayısı olarak ne kadar az olsa dahi doyuruculuğu bir o kadar fazla. Özellikle ilk 2 bölümü, ki bu kitabın neredeyse yarısını oluşturmaktadır, dil olarak çok ağır belki de çevirinin kalitesi ile ilgili bir durum da olabilir bunu tam bilmiyorum fakat kavranması ve öğütülmesi çok zor. Lakin sonraki bölümler ve kitabın 2. kısmı, genişletilmiş kısım, akıcılığı olsun kattığı bakış açısı olsun çok iyi. Kitap hakkında okuyuculara tek uyarım yukarıda da bahsettiğim dilinin karmaşıklığı meselesidir. Bu konu haricinde kapitalizm ile sistemlerin kümülatif ilerlemesi ve sonlu olması meselelerini gayet güzel açıklıyor.
Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık
Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist UygarlıkImmanuel Wallerstein · Metis Yayınları · 2012186 okunma