Bir Hak dostu şöyle der:
"Bu âlem, âkiller (düşünüp ibret alan akıl sahipleri) için seyr-i bedâyî (ilahî sanatın ibretle temâşâsı), ahmaklar içinse yemek ile şehvetten ibârettir."
Cenâb-ı Hak, kullarının; düşünen, araştıran ve ince anlayış sahibi zarif insanlar olmasını istemektedir. Bu sebeple bir müslüman, her vesîleyle ve bir ibadet heyecanı içinde tefekküre yönelmelidir. Bu hâlin güzel bir misâlini sergileyen, Ahmet bin Ebi'l-Havârî'nin zevcesi Râbia Hanım şöyle demiştir:
"-Her ezan işittiğimde, kıyâmet nidâcısını hatırlarım.
-Her kar yağdıgını gördüğümde amel defterlerinin havada uçuştuğunu görür gibi olurum.
-Her ne vakit bir çekirge sürüsü görsem, haşri hatırlarım."
Sülemi, Tabakâtü's-Sûfiyye, Beyrut 1419, s. 406Kitabı okudu
Bu âlemde zerreden kürreye kadar ne varsa, hepsi ilâhî bir sanat hârikasıdır. Her tarafta insan idrâkine sunulan sayısız hikmet tecellîleriyle kâinât, âdeta ilâhî kudret nakışlarının bir sergi salonu gibi.dir